tag:blogger.com,1999:blog-49088344168886019082024-03-13T23:15:40.194-07:00Soldan AtakBİZ, ANNENİZİN EVDEN ÇIKARKEN 'KONUŞMAYIN' DEDİKLERİ O KÖTÜ ÇOCUKLARIZ..Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.comBlogger140125tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-14462073049268853322013-04-29T10:08:00.001-07:002013-04-29T10:26:53.456-07:00BİR HAYALİN DEVAMI - UÇAK GELDİĞİNDE..<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<i>2008'in Şubat'ında hayal ürünü olan <a href="http://forum.antu.com/KonuOku.aspx?gID=4&fID=130&kID=1&sayfa=1" target="_blank">bir yazının</a> günümüze yansıması, belki yaklaşmıştır gerçekler, hayalime.. </i></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMO2P9Z0rT1DuT0MDMiQxWM92wqRhuwUQuhbVnwR6lCSKlyuGkyYRe2YnUWKF7RwEpGNG3DzHOcLy-vPmJmX1ohVzytRTi5JyJe6ZDxmOpqd6f566WD54xebUcL4ZTELvBCyhG_vr5i8jw/s1600/ucak+geldiginde.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMO2P9Z0rT1DuT0MDMiQxWM92wqRhuwUQuhbVnwR6lCSKlyuGkyYRe2YnUWKF7RwEpGNG3DzHOcLy-vPmJmX1ohVzytRTi5JyJe6ZDxmOpqd6f566WD54xebUcL4ZTELvBCyhG_vr5i8jw/s400/ucak+geldiginde.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Verdana; font-size: 9pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Verdana; font-size: 9pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Verdana; font-size: 9pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Verdana; font-size: 9pt;">Haddinden fazla can sıkıcı bir Pazartesi bitmek üzere fakat
ben mesai süresi bitmeden atıyorum kendimi dışarı.. Havalimanından çıkmak için <st1:metricconverter productid="3 km" w:st="on">3 km</st1:metricconverter> yol gitmem gerek‚ kargo
terminali yani benim ofisim biraz geride kalıyor.. Sıkılmış bir vaziyette Dış
Hatların önüne geliyorum ve tam pist´e göz gezdirirken radyoda<span class="apple-converted-space"> </span></span><b>Gipsy Kings</b>´den<span class="apple-converted-space"> </span><b>Tu Quieres Volver </b>çalmaya başlıyor..
Gözüm apronda duran tarifeli bir yolcu uçağına takılıyor..<span class="apple-converted-space"> </span><span style="font-family: Verdana; font-size: 9pt;"><br />
<br />
Yorgunluk var çok; b<span style="background: white;">irden kulağıma inanılmaz bir uğultu‚ bağırış sesleri
geliyor.. Şaşırıyorum haliyle; etrafıma bakınıyorum.. Müthiş rahatsız edici‚
gözlerimi alamıyorum o uçaktan ama.. Tam o sırada yolcu kapıları açılıyor ve
alımlı bir hostes beliriyor.. Yüzünde tatlı bir tebessüm var. "</span><b>Belli</b>" diyorum
kendi kendime; "<span class="apple-converted-space"> </span><b>o da bizden!</b>".. Lacivert
takım elbisesi içinde yavaş yavaş iniyor merdivenleri büyük kalabalığa
bakarken. "<b>Bende oradaydım! Fenerbahçe´yi getiren uçağın içinde bende vardım</b>" diyecek
torunlarına belki yıllar sonra.. "<b>Oradaydım‚ bende oradaydım!</b>"<span class="apple-converted-space"> </span><br />
<br />
<span style="background: white;">Daha sonra yönetim üyeleri kapıda görünüyor.
Fenerbahçemize harcadığı yılların vermiş olduğu yorgunluk yok bu defa
yüzlerinde. Son derece mutlu‚ yüzünde farklı bir tebessüm var hepsinin, haşarı
bir çocuk edasında.. Uçağın ilk merdivenine adımını attığı anda kızılca kıyamet
kopuyor işte! Meşaleler‚ davullar‚ marşlar‚ omuz omuza yapanlar.. Ortalık
karışıyor! Aziz Yıldırım taraftarlara şöyle bir göz gezdirerek çok basit bir
tebessüm atıyor ortaya.. Bu tebessümün anlamını sadece Fenerbahçeliler
bilebilir.. Ona kızanlar da, her daim yanında olanlar da.. Ne kızanlar, ne her
daim yanında olanlar haksız; herkesin istediği bir Fenerbahçe var ve her
taraftar, her birey bunun için çizgisini bozabiliyor. Başarılmış bir tebessümün
anlattığı hikayeyi, sadece Fenerbahçeliler bilir..<br />
<br />
<span style="background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;">Yorgun ama dimdik ayakta yöneticilerimiz iniyor
uçaktan‚ herkesi selamlıyorlar.. Şekip Mosturoğlu bir taraftar grubunun içine
giriyor "<b>Sarıı‚ Laciveet‚ Şampiyoon‚ Feneer</b>".. Şekip Bey ağlıyor! Çocuk gibi‚ ´etraftan
ne derler’ kaygısı taşımadan‚ adam gibi ağlıyor.. Yaşlı bir Fenerbahçe taraftarın
yanına gittiğini görüyorum "<b>Ağla evlat! Gereğini yaptınız.. Bunca kişinin yüzünün
gülmesinde emeği olanlarsınız.. Allah razı olsun! Bu kadar insanın mutlu etmek
kolay değil‚ ağla! Ağla koçum, ağla sen!</b>" gözlerinin içine bakarak
dinlediği ihtiyardan bu sözleri işitince daha bir coşkulu ağlıyor Murat Bey‚
hem hıçkararak ağlıyor‚ hem gülümsüyor!<span class="apple-converted-space"> </span></span></span><br />
<br />
<span style="background: white;">Daha sonra Ali Koç iniyor aşağıya ve mikrofonlar
geliyor hemen önüne ´belki bir iki polemik olacak laf eder´ kaygısıyla uzatılmış
mikrofonlardan.. Ali Başkan sanılanın aksine "<b>Konuşmak gereksiz. Biz Fenerbahçeyiz</b>" diyor kısa ve
net bir şekilde.. Medya mensuplarının yüzü buruşuyor birden.. Ali Başkan
ağlıyor iki adım atıp, yalnız..</span><br />
<br />
<span style="background: white;">Çoşkulu kalabalık "<b>Alemin Kralı Geliyoor</b>" marşı eşliğinde
futbolcuları bekliyor havalimanında.. Sabırsızlanıyorlar artık..<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<br />
<span style="background: white;">Tam o esnada kapıda Aykut Hoca görünüyor kapıda..
´Alemin kralı geliyor´ tezahüratından sonra ilk görünen kişinin Aykut Hoca
olması benim için ayrı bir sevinç nedenidir.. O da ne? Aykut Hoca mikrofonsuz birşeyler
söylemek istiyor sanki‚ kalabalığa ´sus´ işareti yapıyor.. Herkes yanındaki
"<span class="apple-converted-space"> </span><b>şişştt bi dakka sus</b>" diyor..
Müthiş uğultu biraz olsun dinginleşiyor.. Çıt yok! Tek elini kaldırıyor Hoca‚
yüzünde şirin bir gülücük.. Haylazlık yapacak, belli, tam bir ergen çocuk gibi;
"<b>Maaazzindee biiir tariih tataaarr</b>" diye bağırıyor,
en önde olanlar ve duyanlar "<b>Yaşaaaa Fenerbahççeeee</b>" diye devam ediyor taraftarlar‚ gür bir
sesle.. Bu koro eşliğinde merdivenlerden iniyor koşarak Aykut Hoca‚ aynı
çocuksu çoşku ile.. Gönlümüzün "en büyüğünü" resmiyette de "en
büyük" yapmanın hazzı var yüzündeki gülümsemede..<span class="apple-converted-space"> </span>Saçları artık kırlaşmış iyice,
Fenerbahçe’ye adanmış hayatların en güzel örneği o..</span><br />
<br />
<span style="background: white;">Teknik ekip görünüyor daha sonra.. Zoru
başarmanın‚ o inanılmaz yükün omuzlarından atmanın rahatlığı ile daha dik
yürüyorlar sanki.. Hepsi de çocuk gibi mutlu.. Hasan Çetinkaya merdivenlerden
koşarak iniyor ve Aykut Hoca’ya sarılıyor.. O anı görmeniz lazım..<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<br />
<span style="background: white;">Daha sonra herkesin beklediği an işte..
Futbolcular kapıda beliriyor tek tek.. Üzerlerinde çubuklular var hepsinin..<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<br />
<span style="background: white;">Volkan geliyor kapının eşiğine‚ bir adım atıyor‚
kalabalıktan daha fazla ses çıkıyor sonra.. Marşlar‚ uğultular.. Hakkı var
ama.. Bu yükün en fazla hırpaladığı isimlerin başında geliyor Volkan, Volkan’ımız..
Kartalspor’da oynarken idmana Fenerbahçe eşortmanlarıyla gittiği için defalarca
ceza alan Volkan.. Hepimizin yüreğine indirecek o sözler, çıkarttığı şutlar..
Tekrarlarını seyrettiğimde bile kalbim hızlı atıyor.. İkinci kaptanımız‚
herkesi‚ aynı o bildiğimiz tebessümü ile karşılıyor.. Çok sakin görünüyor..
Aşağı inince görün bir de siz onu!<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<br />
Emre görünüyor
sonra, sadece uçak kapısından başını çıkartıp kalabalığa bakıyor.. Emre
ağlamış, belli.. Volkan “gel gel” işareti yapıyor.. Emre başını uzatmış gülmeye
çalışırken arkadan Mehmet Topuz itiyor onu. Gökhan Gönül, Baroni ve Stoch var
arkalarında hemen, birden çıkıyor çocuklar. Bu yüreği büyük ancak heybesi küçük
adamların boyu kadar kupa çıkıyor oradan.. Ardından Kuyt, Sow, Mert, Bekir..
Hava akşamüstü, lacivert olmak üzere akşam, kupa parlıyor, bir ucunda sarı,
diğerinde lacivert kurdele.. Hepsi mi güzel görünür! <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Verdana; font-size: 9pt;">Daha sonra Volkan’a doğru koşuyor hepsi ve diğer futbolcular
da uçak önünde fazla duraksamadan aşağıya koşuyor! Hatta Stoch bir ara sendeler
gibi oluyor da Hasan Ali tutuyor kolundan‚ bakıp gülmsüyorlar birbirlerine..
Daha sonra aşağıda sevinç yumağı oluşuyor! Bütün taraftarlar ağlıyor be! Olamaz
böyle bir görüntü..</span><span style="font-family: Verdana; font-size: 9pt;"> <br />
<br />
<span style="background: white;">Kuyt..<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<span style="background: white;">Cümleler yetmiyor ki halini aktarayım..<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<span style="background: white;">Mikrofona söylediği söz yeter‚ gerisini anlatmak
istemiyorum;<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<b><span style="background: white;">Bu
gibi başarılara ilk defa imza atmıyorum, fakat bu en anlamlısı! Teşekkürler
Fenerbahçe taraftarı!</span></b><span class="apple-converted-space"><span style="background: white;"> </span></span><br />
<br />
<span style="background: white;">Kupaya bakıyor herkes..<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<span style="background: white;">Kulakları tırmalayan çığlıklar‚ uğultular yok
artık.. Adamı deli eden bir sessizlik var!<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<br />
<span style="background: white;">Sadece görüntü kalıyor gözümün önünde‚ ses yok!<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<span style="background: white;">Adeta bir klip edasındaydı‚ kupa‚ futbolcular‚ yönetim‚
Aykut Hoca‚ Volkan‚ Sow‚ hepsi!<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<br />
<span style="background: white;">Daha sonra dinlediğim o şarkı bitiyor.. Kendime
geliyorum ve güvenlik görevlisi arabamın camını tıklatıyor "<b>burada bekleme yapamazsınız!</b>"..<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<br />
<span style="background: white;">Büyük bir şok yaşıyorum‚ başım dönüyor gibi..<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<span style="background: white;">Telefon çalıyor o sırada‚ Ersin abi arıyor;<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<br />
<i><span style="background: white;">-Giray´ım
naber‚ nerdesin?<span class="apple-converted-space"> </span><br />
-Havalimanındayım abi‚ sen?<span class="apple-converted-space"> </span><br />
-Geliyorum oraya birazdan‚ rakı içelim, konuşuruz..<span class="apple-converted-space"> </span><br />
-Olur abi‚ anlatacaklarım var zaten..</span></i><span class="apple-converted-space"><span style="background: white;"> </span></span><br />
<br />
<span style="background: white;">Bu uçak inecek!<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<span style="background: white;">Ve ben de diyeceğim ki torunuma‚ genç nesile; "<b>evlat</b>"‚ belki bir
defa yutkunduktan sonra "<b>ben de oradaydım!</b>"<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<br />
<br /><br />
<br />
<!--[if !supportLineBreakNewLine]--><br />
<!--[endif]--><span style="background: white;"><o:p></o:p></span></span></div>
Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-6655170807754005572012-09-28T02:20:00.001-07:002012-09-28T02:20:45.317-07:00FENERBAHÇELİ ÇOCUK BARCELONAYI MAT ETTİ<div class="tr_bq">
</div>
<div style="background-color: white; border: 0px none; color: #2c2b2b; line-height: 20px; margin-top: 10px; overflow: hidden; padding: 0px;">
</div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">"onlar ki toprakta karınca,</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">suda balık,</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">havada kuş kadar</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">çokturlar;</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">korkak,</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">cesur,</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">hakim</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">ve çocukturlar</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">ve kahreden</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">yaratan ki onlardır,</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">destanımızda yalnız onların maceraları vardır."</span></div>
<br />
<br />
<div class="tr_bq" style="text-align: right;">
<b>Nazım Hikmet</b></div>
<div class="tr_bq">
<br /></div>
<div class="tr_bq">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHr0dyd5S73yMjLEc-v5teqApwNr5x6BO9epzPEZiPvuOaT7FhGACvXWSGRjN_XxZJHCg9GOXscPw6F_3lnBhX2bC5UCfvCYTOxbfLsz2hXmR6TTlUgel2JpIR87PceDWkNEVkmfYZv1hB/s1600/fenercik.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="326" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHr0dyd5S73yMjLEc-v5teqApwNr5x6BO9epzPEZiPvuOaT7FhGACvXWSGRjN_XxZJHCg9GOXscPw6F_3lnBhX2bC5UCfvCYTOxbfLsz2hXmR6TTlUgel2JpIR87PceDWkNEVkmfYZv1hB/s400/fenercik.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="tr_bq">
<br /></div>
<div class="tr_bq">
Vamos Bien forumlarının arşivlerinde kalan 2007 sporx haberi bu.</div>
<div class="tr_bq">
Her ne kadar bu kısa zamanda Fenerbahçeli çocuklar ile ilgili haddinden fazla göz kızartan haberlere ve olaylara şahit olsak bile, geçmiş örnekleri gözardı etmek güç.. Topuk Yaylası yolunda isyan ve umutla yürürken oradaki çocukların defterlerinin bir tarafını sarı, diğer sayfayı lacivert yaparak bizleri selamlamaları pek anlatılabilecek bir olay değildir.. </div>
<div class="tr_bq">
<br /></div>
<div class="tr_bq">
Sadece kayıt altına alabilmek ve daha çok kişinin okuması amacıyla not düşerim.</div>
<blockquote>
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">"İspanya'da her yıl geleneksel olarak düzenlenen çocuk bayramı nedeni ile bir çocuk hastanesini ziyaret eden Barcelonalı futbolcular, ummadıkları bir sürprizle karşılaştılar.</span><br />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Barcelonalı oyuncuların yanına geldiğini gören bir Türk çocuğu, İspanyol gazetecilerin önünde "<b><i>En büyük Fenerbahçe!</i></b>" diye bağırınca herkes şaşkına döndü. Barcelonalı Xavi, Iniesta ve Edmilson bunun üzerine, "<i>Burada yaşıyorsun, neden Barcelona'yı tutmuyorsun?</i>" diye sordular.</span><br />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Hastanede tedavi gören çocuğa, Barcelonalı olması için hediyeler veren ve kendisiyle fotoğraf çektiren İspanyol takımının oyuncuları ne yaptılarsa Fenerbahçeli minik hastayı ikna edemediler.</span><br />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Hediyeleri alan ancak ömür boyu Fenerbahçe'den vazgeçmeyeceğini söyleyen minik Türk, İspanyol gazetelerine de manşet oldu. Olayı sayfalarında genişçe gösteren İspanyollar, "<b>Fenerbahçeli çocuk Barcelona'yı mat etti" </b></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">başlıklarını attılar. Çocuğun cesaretine hayran kaldıklarını belirten gazeteler, koca Barcelona takımının Türk çocuğu kendi taraftarları yapamadığını belirttiler."</span></blockquote>
<b>İyileştin mi çocuk?</b>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-40237411043945101322012-08-07T02:01:00.000-07:002012-08-07T02:56:13.966-07:00BİR GARİP OFSAYT<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: x-small;"><i><b>Oğuz Yalman</b></i></span><br />
<span style="color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: x-small;"><i>kaynak; </i><a href="http://www.futuristika.org/kultura/kurgu/bir-garip-ofsayt/" target="_blank">Futuristika</a></span><br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyNcvnRh9xvBgrVSzeh7pbfzcY4173_uqpwxEfPOBLp1yuDmW3MQbNiAC5pQrCZEYaHsCdnwIt6o_TYgSiPvubZMUhIvM-9wCcW-CfWXVdgw_Jakmxp7aYhts6h2z2BhQfugXN2l8zb10w/s1600/goalkeeper.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="423" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyNcvnRh9xvBgrVSzeh7pbfzcY4173_uqpwxEfPOBLp1yuDmW3MQbNiAC5pQrCZEYaHsCdnwIt6o_TYgSiPvubZMUhIvM-9wCcW-CfWXVdgw_Jakmxp7aYhts6h2z2BhQfugXN2l8zb10w/s640/goalkeeper.jpg" width="640" /></a><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">"Muzafferin ismi, gerçek bir talihsizlikti.</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"><i>Önce:</i></span><br />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">İki yaşında kendiyle, on üç yaşında da diğerleriyle futbol oynadı. Okumayı on dört ve on beş yaşlarında söktü, on altı yaşında da bir okuma yazma kursunda İpek’le tanışarak evlendi. Mahallelerinin amatör liginde kaleci olarak görev yaptı…</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"><i>Sonra:</i></span><br />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Muzaffer, annesi Halide ve Dayısı Mennur’un evine taşındı. Annesi Halide, çeşitli bakliyatlarla, mahalleden kadınlarla amansız bir kumar hastalığına düşmüş ve dayısı Mennur da, yemek yapımı konusunda özgüvenini yitmişti. Aksi gibi Muzaffer’in uzun süre önce ligden çekilen takımı da artık onu oyalayamayacaktı. Muzaffer bu ahval içinde, yıllarca kendini evin alt katındaki odaya kapadı. Top sektiriyor, gerekmedikçe dışarı çıkmıyor, kimseyle konuşmuyordu. Zaten konuşacak bir şey de yoktu… Bazen kaderine sinirleniyor ve karanlık gecelerde biricik karısını düşünüyordu. Ansızın içini bir öfke ve yetememe hırsı bürüyor, yastığı boğazına basarak acısına tampon yapıyordu. Yine böyle bir gece uyumaya karar verdi. Bir rüya gördü. Kocaman bir çölde top ayağında, takım arkadaşlarını beklemekteydi. Derken yanına smokinli bir fil yanaştı ve kulağına hortumunu soktu. Sıçrayarak uyanan Muzaffer, derin düşüncelere daldı. Belki de bu bir işaretti. Maça dönmenin vakti gelmişti. Muzaffer artık tuttuğu yası bırakıp insan içine çıkmalı ve takımı yeniden toparlanmalıydı. Ömrü hayatı boyunca belki de sadece bunun için yaratılmıştı. Hayat taptazeydi, hiçbir şey için geç kalınmış sayılmazdı…</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Odasının çekmecesinde son maçın ardından çekilmiş bir fotoğraf buldu. Fotoğrafta şu arkada görünmeyen kendisiydi. Karede Reşat yoktu. Reşat ve Muzaffer ilkokul sıralarında da, mahalli liglerde de omuz omuza oynamışlardı. Aynı maçta değil tabii ki, çünkü Muzaffer, kaleci Reşat’ın yedeğiydi. Reşat da allaha çok şükür öyle sağlıklı çıktı ki, Muzaffer, elli bir maçın yalnızca birinde yedekten çıkabildi. İşte şu fotoğrafı çektirdikleri maç. Gerçi son maç olmuştu, ve karşı takım geciktiği için hükmen galiplerdi ama…</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Yine de Muzaffer Reşat’ın aniden ortadan kaybolması sonucu formayı bir kez olsun sahada gösterebilmişti. Muzaffer ne yazık ki sevincini karısı İpek’le paylaşmak için eve koştuğunda, İpek’in “Bankacılık bölümünü kazandım, Ankara’ya okumaya gidiyorum, beni arama, evi babam vermişti onu da götürüyorum, en kısa zamanda boşa beni.” yazan notunu bulmuştu. Ev yerine, o notu bulmuştu daha doğrusu. Maç resmini yerine bıraktı. Işıyan aya baktı ama penceresi olmadığından göremedi. Odasındaki yeşil çimenlikli manzara resmine baktı. Üstelik belli bir mesafeden hala yakışıklı sayılırdı.</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Bunları anımsadıktan sonra, bambaşka uyudu. Sabah uyandı, tıraş oldu, iki cebi birbirinden farklı renkte yamalarla dikilmiş ceketini giyindi ve kendini sokağa attı. Önce çekimser, daha sonra panter adımlarıyla takım arkadaşlarının bulunduğu yere doğru ilerledi. “Onları ikna etmek zor olacak, hepsi uyuşuk birer hayvana dönmüştür şimdi.” Muzaffer ağzına kadar hayatla doluydu. Her şeyin üstüne bir de yıllardır mahalleye adımını atmayan Reşat’ı köşede gördüğünde, Muzaffer, tüm işaretleri doğru anladığından emin oldu. Takım yeniden hayata dönmeliydi. Ve bunu centilmence Reşat’la birlikte yapacaklardı. Muzaffer ona doğru hamlelenmişti ki, Reşat’ın önünde camları siyah bir araba durdu, Reşat binince de hızla uzaklaştı. Bu da mı işaret değildi yani? Muzaffer, kahveye doğru devam etti. Bu mahalleyi ne kadar sevdiğini hatırladı. İnsanlarını, sakinliğini, rahatlığını. “Kaç tane mahalle kaldı ki ülkemizde?” dedi içinden bir ses. İşte hepsi ordaydı. Metin, Temel, Sadi, Ali kağıt oynamaktaydı. Metin, elindeki maça dokuzu yere attı, kafasını kaldırmadan Muzaffer’e:</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"><i>“Oooo, kavat Muzaffer, sen n’eettin?” dedi.</i></span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Muzaffer için hazırlıksız saldırıların ardı da geldi. Samimiyet derecesine göre takım arkadaşları ona <i>“N’aber bufalo? Oo ayı uykusundan uyanmış , n’aber karı Muzaffer?</i>” gibi seslenişlerde bulundular. Sinirden yüzü kıpkırmızı olan Muzaffer, gözleri çakmak çakmak parlayan titrek sesiyle “İ<i>yidir, işte hep aynı, hadi ben kaçtım.” </i>deyip çıktı.</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">“<i>Takım makım olmaz arkadaş bunlardan.”</i> Boş bir yola doğru döndü. Ellerini cebine koyup ağır ağır, başı önde, artık tamamen yenik, saf be saf yenik yürüdü. Yürüdükçe yürüdü. Tam ümidi kesilecekti ki…</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Kaleci Reşat siyah camlı arabayla önünde durdu. Bu kez kullanan oydu. Camı açtı. Muzaffer’e seslendi.</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"><i>“Çavuş! Atla!”</i></span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Muzaffer heyecanla arabaya bindi. Belki de karamsarlığa kapılmak için erken davranmıştı. Öpüştüler koklaştılar.</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">'Çavuş Muzaffer' arabayı okşadı.</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"><i>“Güzelmiş, senin mi?”</i></span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Reşat cevap verdi.</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"><i>“Evet, Allah bağışlarsa.”</i></span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"><i>“Takımı kuruyorum tekrar. Ne dersin? Döndün mü temelli?”</i></span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"><i>“Yav Muzaffer. Sen sağına yüklenmeyecektin, soldu senin tarafın, nasıl yakalıyordun soldan geleni, doksan altmış, otuz. Çat çat, antremanlarda iyi çalışıyordun da maçlar da battın. Yoksa iyi kaleci olacaktı senden..”</i></span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"><i>“Başlatma sağımından solumundan da. Oynadık mı da?”</i></span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"><i>“Solundan yakalıyorsan, nankörlük etmeyeceksin. Sağa da bakayım demeyeceksin, solu küstürmeyeceksin. Bu iş böyledir.”</i></span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"><i>“Öyle abi…”</i></span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<i><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">“Ne o lan, silah mı o belindeki?”</span><br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">“Bu mu? Evet… Sorma, bir iş geldi ki başımıza… Bizim İpek, senin haberin yok tabii.. Toz oldu bir anda. Orospu karı. Gerçi gelmez bilir başına geleceği… Ne olur ne olmaz, rastlarsam vururum diye taşıyorum.”</span></i><br />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Reşat sakince cevap verdi.</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"><i>“Futbolun temel hadisesi. Pozisyonunu beğenmediğin için, kendine pozisyon yaratmak bununla takımı sabote etmek, 4-4-2’yi ihlal. Sende çok vardı bu, fevriydin fevri. Biraz alçak gönüllü oynasaydın..”</i></span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Sahaya yaklaşan araba sahada durdu. İki arkadaş ağır ağır indiler arabadan. Birbirlerine gülümseyerek baktılar.</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Reşat bagajdan topu çıkarttı:</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"><i>“Onardan. Kim daha fazla gol yerse İpek’ten ayrılacak.”</i></span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<i><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">"Ne? Sen ne diyorsun Reşat?"</span><br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">“İpek’ten boşanman lazım.”</span><br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">“Demek, siz ikiniz ha, avcunuzu yalarsınız. Bizde karı boşayana erkekliğini boşamış derler!”</span><br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">“Kazananın dediği olur. Yerse yedek çavuş!”</span></i><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"><i>Daha sonra:</i></span><br />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Muzaffer, gayet ağır hareketlerle kaleye taşları koyar. Yazı der biri tura der diğeri. Kaleye geçen Muzaffer. İlk gelen topu tutmuştur ki, Reşat cevap verir. “<i>İpek de burda bak, karşında.”</i></span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Bakakalınca İpek’in bankacı vücuduna golleri yer de yer Muzaffer. Son golü yiyince. “<i>Boşamıycam ulan seni!”</i> diyerek elini beline atar ki, o da ne! Silah nereye gitti lan? O sırada bam İpek vurur onu. Meğer İpek arka koltuktan ellemiş Muzaffer’in namusunu! Daha önceden de ona karılık ettiği için bilirmiş namusunun nerede olduğunu.</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Kanlar içinde Muzaffer. İpek’le Reşat son sürat ayrılırlar. Her şey donar. Muzaffer ayağa kalkar. Bakar ki, canı sıkılmıyor, öldüğünü anlar. Yolda uzun uzun uçmaya yürümeye başlar. Karşısına upuzun bir çöl çıkar. Sorar kendi kendisine sorar <i>“Susadım mı?”</i></span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">“<i>Yo susamadım.</i>” der ve henüz belirmekte olan serabı atlar.</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Muzaffer ilerler, ilerler, ilerler, ilerler. Yorulmadan, sıkılmadan, acıkmadan. Ne güzeldir yok olmak. Büyük bir kapıya çıkar yolu. Kapının önünde iki adam. Ne forma ne başka bir şey üzerlerinde, anadan üryan.</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Muzaffer’e bakarlar.</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Muzaffer de onlara hayran.</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">“<i>Neredeyim ben?</i>” der. Bir yandan da etraftan sesler çalınır kulağına, büyük tezahürat sesleri.</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Adamlardan biri diğerine döner.</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">“<i>Ben sıkıldım sen söyle..</i>”</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Diğeri:</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">“<i>Ağzım yoruldu sen söyle..</i>”</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Beriki sıkkın:</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">“<i>Burası “saha şehitleri stadyumu”. Futbol oynarken ölenler buraya getirilirler. Sen de… Yeşil sahalarda ölmüşsün.</i>”</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Muzaffer’de çılgın bir sevinç. Çok iyi. Evet ben öldüm, hem de yeşil sahaları kanımla boyadım, ben öldüm ki, futbol hep yaşasın.</span><br />
<br style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;" />
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">İçeri girer Muzaffer. Bir alkış, bir tezahürat. Koşarak selamlar sahayı sonra kendisine gösterilen yerde oturur. Banklarda beklemeye başlar hakkında verilecek kararı.."</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpQGovEFc8QRR0hm3SvbPCngWQDvrYC-_WZopHSQFe2oYRhRTkH7vvNGkmjLZiPeHgZxkVXicBHzx5rE7BJKgZXvqN8dn7SMBn0DqwmBSVuo9MuYwKJAQAB5_yoAL2yCMwyRif3lWJPsvu/s1600/goalk.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="209" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpQGovEFc8QRR0hm3SvbPCngWQDvrYC-_WZopHSQFe2oYRhRTkH7vvNGkmjLZiPeHgZxkVXicBHzx5rE7BJKgZXvqN8dn7SMBn0DqwmBSVuo9MuYwKJAQAB5_yoAL2yCMwyRif3lWJPsvu/s320/goalk.jpg" width="320" /></a></div>
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"><br /></span>
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"><br /></span>
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"><br /></span>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-65450661333479253702012-07-27T00:22:00.000-07:002012-07-27T00:25:32.863-07:00"FENERBAHÇE, BARCELONA OLABİLİR Mİ?"<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHSmDR1HhyphenhyphenH98LiW_y6sBGY-kdFEtXC5HRyXLAQFiI7K6JH9Cgnmq0xN9NbgAMWLGY59RZ88mNfTI3taNsnEZlHj2n51XT5BRco3JlcmdcjhemO-CHYoCV1OgjbxueU3j1HFzNIWB2RrZp/s1600/alex-messi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHSmDR1HhyphenhyphenH98LiW_y6sBGY-kdFEtXC5HRyXLAQFiI7K6JH9Cgnmq0xN9NbgAMWLGY59RZ88mNfTI3taNsnEZlHj2n51XT5BRco3JlcmdcjhemO-CHYoCV1OgjbxueU3j1HFzNIWB2RrZp/s1600/alex-messi.jpg" /></a></div>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Başlıktaki sorunun cevabını aramaya koyulmadan önce, Akdeniz'in öbür ucuna uzanan bir yolculuğu paylaşmalıyım sizlerle... Orhan Pamuk'un romanlarından Yeni Hayat "<i>Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti</i>" cümlesiyle başlar. Ben de bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişmese de, hayatımda pek çok şey değişti. Bu, Güney Afrika asıllı İngiliz gazeteci Simon Kuper'in yazmış olduğu Football Against the Enemy adlı kitaptı. Meraklıları hatırlayacaktır, daha sonra Futbol Asla Sadece Futbol Değildir adıyla Türkçeye de çevrildi (Haziran 1996, Sabah Kitapları).</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Kitabın Barcelona'yı anlatan bölümü şu satırlarla başlıyordu: "<i>Bir kulüpten daha ötesi olmak, FC Barcelona'nın düsturudur ve Barca ile kıyaslanacak olursa, Manchester United, bir 3. Lig kulübü gibi görünür. United'ın her hafta BBC ekranlarında yayınlanan ve sadece kendisine adanmış bir hiciv programı yoktur, Salvador Dali'nin bile girmek için başvuracağı kadar prestijli bir resim yarışması düzenlemezler ve Papa'nın 108.000 seri numaralı sezonluk biletin sahibi olduğunu söyleyerek övünmeleri olası değildir. Kentin en çok ziyaret edilen yerlerinden biri de kulübün müzesi değildir (Barca Müzesi'ne gidenlerin sayısı, Picasso Müzesi'ne gidenlerden bile daha fazladır)."</i></span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Heyecan verici bu paragrafın beni baştan çıkardığını söyleyebilirim. Daha önce Barcelona'yı görmüş, dönüşünde o emsalsiz Nou Camp Stadı'nı ballandıra ballandıra anlatmış pek çok futbolsever dostum olmuştu. Futbol yıllıkları, bu köklü kulübün defalarca İspanya şampiyonu olduğunu, 1 kez Avrupa Şampiyon Kulüpler, 4 kez de Avrupa Kupa Galipleri Kupası kazandığım yazıyordu. Saydıklarım da belki bir nebze olsun tahrik edici unsurlardı ama Kuper'in kulübün sosyal yapısını özetlediği paragraf, aklımı başımdan almıştı. Sonra, ışıl ışıl bir mart gününde Barcelona'ya yaptığım ilk ziyaret, Gaudi'nin La Sagrada Familia'sında geçen birkaç saat, daha önce yaşamımın hiçbir alanında veremediğim kadar radikal bir karara sürükledi beni... Ne yapıp edecek, ömrümün bir bölümünde mutlaka bu güzel şehirde yaşayacak, FC Barcelona kulübünün ne menem bir şey olduğunu kendi gözlerimle görecektim.</span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Kulübün basketbol şubesindeki ilişkilerimi kullanarak, bir süreliğine bu organizasyonu yakından görmek için başvuru mektubu yazdığımda, kararımın üzerinden iki yıl geçmişti. Şaşırmadılar. Çünkü dünyanın birçok ülkesinden gazeteciler, sosyologlar, siyaset bilimciler daha önce FC Barcelona'yı incelemiş ve ortaya neredeyse bir kütüphane dolusu kitap çıkmıştı. Şaşırdılar. Çünkü daha önce hiçbir Türk bu konuyla ilgilenmemişti. Kulübün kütüphanesine istediğim kadar girip çıkabileceğimi, ancak kaynakların daha ziyade İspanyolca ve Katalanca olması nedeniyle İngilizcemin bu araştırmada bana pek yardımcı olamayacağını bildirdiler. Bir de, önceden randevu istemek kaydıyla, bazı yöneticilerle söyleşiler yapabileceğimi...</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Bu şartlarda İspanyolca öğrenmek, en azından okuduğunu anlayabilmek farz oluyordu. 35'inden sonra dil kurslarında sürtüp, ödev yapmak keyifli sayılmazdı. Üstelik de bu meşakkatli dönem yaz aylarına, tam bir Akdeniz güzeli olan Barcelona'nın kendini plajlara ve güneşin kollarına bıraktığı günlere denk geldi. Ama ant içmiştim bir kere... </span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Ekim ayı geldiğinde şehrin "yerlisi" büyük ölçüde evine-barkına dönmüş, Nou Camp Stadı önemsiz maçlarda bile dolmaya başlamış, bu arada Johan Cruyff'un önayak olmasıyla kulüp ile Barcelona Üniversitesi'nin birlikte düzenlediği Uluslararası Spor Yöneticiliği Seminerleri de başlamıştı. Seminerdeki konuşmacıların çoğunlukla yabancı olması önceleri bana avantaj gibi gözüktü. Ama kısa bir süre sonra, özellikle Amerikalı akademisyenlerin tamamen farklı bir gezegenden söz ettiklerini, FC Barcelona üzerine bildirilerin azınlıkta kaldığını gördüm. Düş kırıklığıma en güzel tedavi, kulübün basketbol şubesi direktörü Antonio Maceiras'tan geldi. Sağlıklı transfer listesi oluşturabilmek için, Kuzey ve Güney Amerika ile Batı Avrupa'da birer adamları olduğunu, bu "ajanların" Barcelona adına sürekli oyuncu izleyip rapor ettiklerini söyledi. Hemen ardından da, benim de istersem aynı şeyi Türkiye, İsrail ve Yunanistan basketbol ligleri için yapabileceğimi ekledi. (Şimdi düşünüyorum da, bu cazip teklif aslında benim ilgime ve bilgime değil, o yıl inanılmaz bir patlama yaşayan Türk basketbol borsasına hürmeten yapılmış olmalı. Söz konusu tarihte Türkiye Basketbol Ligi'nde Mahmut Abdul Rauf, Zoran Saviç, Marko Miliç, David Rivers, Zan Tabak, Richard Petruska, Rashard Griffith ve Petar Naumoski gibi Avrupa'nın yakından takip etme ihtiyacında olduğu yıldızlar vardı.)</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Maceiras'ın bu teklifiyle, birkaç aylığına gittiğim Barcelona'da tam bir yıl kaldım. Hem de aklımın kenarından geçmeyen bir işi, dünya üzerinde en çok ilgi duyduğum kulüp için oyuncu rapor etme işini yaparak... Bir kitap, insanın hayatını bundan daha fazla değiştirebilir mi?</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDNc0YnA0ebYbNybmGYBs6kRMTejsDNrVh9xp0u6eCSjClD5NyF3gu9oF6OSjzBt-UwgLTEexW3qaxXyTCDKGZJTCV-yTjxTlbjQC2cYWK3SuwcbrJDTFGb_m1iKHtVml3GItdWQeltvwa/s1600/barca.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="143" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDNc0YnA0ebYbNybmGYBs6kRMTejsDNrVh9xp0u6eCSjClD5NyF3gu9oF6OSjzBt-UwgLTEexW3qaxXyTCDKGZJTCV-yTjxTlbjQC2cYWK3SuwcbrJDTFGb_m1iKHtVml3GItdWQeltvwa/s200/barca.jpg" width="200" /></a><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">FC Barcelona, Katalan insanının "<i>Mas que un club</i>" (Bir kulüpten ötesi) diye tanımladığı, adlandırılması çok zor bir organizasyondur. Kulüp mü, değil. Her şeyden önce onlar, yalnızca bir kulüp statüsüne indirgenmiş olmayı hazmedemezler. Parti mi, olabilir... Örgütlenme biçimi bu tanımlamaya uygun ama siyasi bir faaliyeti yok. Üstelik çok farklı siyasi görüşleri de çatısı altında barındırıyor ki, "fraksiyonel yapı" yakıştırması bu durumu karşılamaya yetmez. Şirket mi derseniz, en çok buna uyuyor çünkü bir ekonomik büyüklük söz konusu. Ancak şirketlerin "müşterileri" olur ve onlarla ürün arasındaki gönül bağı -varsa eğer- bir yere kadardır. FC Barcelona'yı bir şirket, üyelerini, taraftarlarını ve dünyanın her köşesine dağılmış sempatizanlarını "müşteri" olarak tanımlarsak, kurduğumuz denklem bizi bu ateşli aşkı anlamanın anahtarlarına götüremez. En iyisi, "hepsi birden" deyip, çıkmak işin içinden... Evet; hem kulüp, hem parti, hem şirket... Hepsi birden! Bana kalırsa, FC Barcelona dünyanın en büyük sivil toplum örgütlerinden biri. 106 bin üyesi olduğu düşünülürse, örgütlenme amacının futbolu, maç sonuçlarını, müzeyi dolduran kupaları çoktan aştığı daha iyi anlaşılır. Zaten sözlüklerinde "Barcelonismo" diye başka dillere çevrilmesi imkânsız bir sözcük bulunduran bir milleti, yalnızca futbol oyunu üzerinden tarif etmeye çalışmak da, "işin kolayına kaçmak" olmaz mı?</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Başta Barcelona'lılar olmak üzere, bütün Katalanlar kendilerini en iyi Barcelonismo'nun tanımladığına inanırlar. Bire bir ve kuru bir çeviriyle "Barcelona'lılık" ya da "Barselonizm" diye sözcük kılığına sokabileceğimiz Barcelonismo nedir? En çok dayanışmadır, "kol kırılır yen içinde kalır"cılık oynamak ya da kan kusup "kızılcık şerbeti içtim" demektir... Omuz omuza vermektir. Sorunlarını, yokluklarını birbirlerine sonuna kadar açıp, dışarıya hissettirmemek için olağanüstü bir gayret sarf ederler. Bu, zaman zaman Akdenizliliğin de verdiği gösteriş merakı ve onuruna düşkünlükle birleşerek inanılmaz örneklere ulaşır (edebiyatında Pembe İncili Kaftan gibi bir klasik bulunan bizler için bu durumu anlamak çok zor olmasa gerek).</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">"Dışarı" deyince de şöyle bir durup düşünmek gerekiyor. Kimdir dışardakiler? Öncelikle Katalan olmayan herkes. İkinci klasifikasyonda, Katalan olmasa da Katalanca konuşabilenler bir adım öne çıkar. Onları, Katalanca konuşamayan Barcelona sempatizanları izler ama bu son gruba "iç kapının dış mandalı" muamelesi yapılır. Kolayca görülebileceği gibi, Barcelonismo'nun omurgası dildir aslında... Konuşulması, yazılması on yıllar boyunca yasak olan, resmen tanınmayan, yok edilmeye çalışılan ama her köşebaşından, her dizeden, her şarkıdan, küllerinden doğmuş ve yenilgiye direnmiş bir dil.</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Burada bir paragrafı da Katalanlar'ın kendi dilleriyle kurmuş oldukları "özel" ilişkiye ayırmak gerek. Franco döneminde İspanyolca dışında kalan tüm diller için uygulanan yasaklar eşit sertlik ve acımasızlıkta olmasına karşın, Katalanca'nın direnişi diğerlerinden, sözgelimi bir Baskça'dan çok daha güçlü olmuş. İstatistikler bunun kanıtı. '70'lerin sonunda yapılan bir araştırmaya göre; Bask bölgesinde yaşayanların çoğu, kendi aralarında konuşurken bile İspanyolca'yı tercih ediyormuş. Bu rakam, genç kuşakların Baskça konuşmaya teşvik edilmesiyle bugün yüzde 55'in üzerine çıkmış durumda. Oysa aynı oran, yani günlük hayatta kendi dilini seçenler, Katalan bölgesinde yüzde 85'i buluyor. Basklar'ın Katalanlar'a oranla çok daha milliyetçi ve şahin olduklarını biliyoruz. İç savaşın sona erdiği 1939'dan günümüze Katalan milliyetçiliğinin silahlı direniş fikrine pek sıcak bakmaması, buna karşın Bask deyince akla eylemleri hâlâ süren ETA'nın gelmesi ve ana dile bağlılık konusunda iki toplumun farklı portreler çizmesi, tuhaf bir tezat oluşturuyor.</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJSTQXud75cIQLuSrSopDLmEtOEIcD-GkGK8ONoZqvSd15w-lSZvllE8QbWLoQHouWV5iEwr88jBVO3CjcaHeZNKs-vtt3F2GOMxBOvpoHomAlzSKTD6qBxmQ9tqAg37ZIFaRPQJMdeYah/s1600/top-para.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJSTQXud75cIQLuSrSopDLmEtOEIcD-GkGK8ONoZqvSd15w-lSZvllE8QbWLoQHouWV5iEwr88jBVO3CjcaHeZNKs-vtt3F2GOMxBOvpoHomAlzSKTD6qBxmQ9tqAg37ZIFaRPQJMdeYah/s200/top-para.jpg" width="200" /></a><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">İspanyol İç Savaşı'nda Cumhuriyetçiler'in teslim bayrağını çektiği 1939 yılından "Generalissimo" Franco'nun öldüğü 1975'e kadar tam 36 yıl boyunca ana dillerini konuşamamış Katalanlar. Hatta, resmi ideoloji tarafından "Sizin diliniz yok ki, o sadece farklı bir lehçe" diye aşağılanmışlar. Okulda, caddede, sokakta, mahkemede, her yerde Katalanca konuşmak yasakmış yasak olmasına da, nedendir bilinmez, stadyum bu uygulamanın dışında kalmış. Franco'nun, ters çevrilmiş bir faraşı andıran komik kepler giyen polisleri, Barcelona maçlarında Katalanca bağırıp çağıranlara ilişmemişler. Görmezden, duymazdan gelmişler. Haliyle stadyum, giderek direnişin mabedi, bordo-mavili forma bayrağı, futbol takımı da ordusu haline gelmiş. Zaten evvel-ezel başkente bir başkaldırı rengi taşıyan Barça-Re-al Madrid maçları iç savaşın "arkası yarını" formuna girmiş ve Barcelona taraftan, Numancia Caddesi ile Travessera Les Corts Bulvarı'nın kesiştiği yerdeki mütevazı stada sığamaz olmuş. İşte, Real Madrid'in dönemin en büyük yıldızı Alfredo Di Stefano'yu bir gecede Barcelona'nın elinden kaptığı (bu tereyağdan kıl çekme operasyonunu gerçekleştirirken hükümet desteği gördüğü) ve ruhu yaralanan Katalan milletinin de muazzam bir hemşehrilik dayanışmasıyla Nou Camp Stadı'nın inşaatı için bir tür seferberlik ilan ettiği dönem, bu dönem... II. Dünya Savaşı'ndan tuhaf bir biçimde güçlenerek çıkmış Franco'nun, İspanya'nın (en çok da Katalunya'nın) üstüne kâbus gibi çöktüğü 50'li yıllar... Sonrası, FC Barcelona'nın "bir kulüpten ötesi" olmasının ve bugünlere gelmesinin hikâyesidir.</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Biliyorum, epeyce uzadı ve dağıldı ama yukarıda "dünyanın en büyük sivil toplum örgütlerinden biri" olarak tanımladığım bu kulüplerüstü yapının en çok hangi yıllarda güçlendiğini, Barcelonismo'nun nereden çıktığını anlatabilmek ve bütün bunları aslında bir diktatöre borçlu olduğumuz tespitini yapabilmek için, tarihte küçük bir gezintiye ihtiyacımız vardı. Bir önceki cümleyi yanlış okumadınız. Bugün yalnızca spor alanında faaliyet gösteriyor gibi görünen ama devleti olmayan bir ulusun halkla ilişkiler şirketi olmak gibi fonksiyonları da haiz bu devasa sivil toplum örgütünü, yüzyılın en namlı faşist diktatörlerinden Franco'ya borçluyuz.</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">İyi güzel de, artık sadede gel, bütün bunların Fenerbahçe ile ne alâkası var, dediğinizi duyar gibi oluyorum. Geleceğiz efendim... Az sonra!</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">FC Barcelona, artık dünya üzerindeki bütün futbol tutkunlarının adını ezbere bildiği 98 bin koltuklu Nou Camp Stadı'yla, yıllık 170 milyon doları bulan denk bütçesiyle, gençlerine spor imkânı tanıdığı 16 spor dalıyla, gezegenimize yayılmış sayıları 1300'ü bulan fan kulüpleriyle, futbol istatistiklerine geçmiş şampiyonluklarıyla nümerik anlamda pek çok büyüklük ifade ediyor. Daha da ötesi, kulübün, post-Franco döneminde İspanya siyasetinin iç dengelerinde hatırı sayılır makamlarla eskiye oranla çok daha yoğun temas edebilmesidir. Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanı Juan Antonio Samaranch'ın Barcelona'nın kulüp üyesi olması, Pinochet'nin korkulu rüyası "süper" savcı Baltazar Garzon'un kulüp yönetimiyle sıkı fıkı ilişkileri, "<i>İspanya'da başbakanı Katalunya valisi, Katalunya valisini de Barca başkanı belirler</i>" ifadesinin kent halkı tarafından sıkça kullanılması... Bütün bunlar, büyüklüğün, son 25 yıl içinde nümerik değerlerden çıkıp nüfuz boyutuna doğru hızla yol aldığının göze ilk çarpan kanıtlarıdır. Sayısız uzlaşma ilmeğiyle örülmüş ilişkiler ağını en iyi tarif eden şeyse kraliyet ailesinin bir fotoğrafı olabilir. Prenses Christina, Barcelona hentbol takımının kaptanı Urdangarin ile evlidir. Kral Juan Carlos, "damadının" maçlarını izlemek için arada sırada spor salonunun protokol tribününde yerini alır. Urdangarin'in Bask kökenli olması, "Birleşik" krallık tablosunu tamamlayan fırça darbesidir. Göğsündeki Barca ambleminde Katalan renklerini taşıyan bir Bask genci ve onu bağrına basan Kastilya kralı... İşte İspanya budur.</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiybdPbBVadMGCKD4lkaRvGUDxnLOQIlEM3ka9-V0Dhm2KEUryFXojLSF08l-6cHBfAroWxeYl2JkSjpuIvo4-aadQjeSxLrzthOourHya_vUJDZsEhIdHqpsy8WqLx-PxKHrtm3FVZDTbN/s1600/gol+sevinci.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiybdPbBVadMGCKD4lkaRvGUDxnLOQIlEM3ka9-V0Dhm2KEUryFXojLSF08l-6cHBfAroWxeYl2JkSjpuIvo4-aadQjeSxLrzthOourHya_vUJDZsEhIdHqpsy8WqLx-PxKHrtm3FVZDTbN/s200/gol+sevinci.jpg" width="188" /></a><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Galiba bu noktada Fenerbahçe ile buluşabiliriz. Tabiî önce paralellik kurduğumuz "yerli büyüğün" niçin Galatasaray ya da Beşiktaş değil de, Fenerbahçe olduğunu dilimiz döndüğünce açıklamak kaydıyla...</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Kurthan Fişek'in '70'lerde yaptığı "Galatasaray aristokrasinin, Fenerbahçe burjuvazinin, Beşiktaş da proleteryanın kulübüdür" tespitinin altından çok sular aktı... Futbol, Türkiye'nin son 20 yılında "bir top, iki kale, 22 oyuncu" manzarasının çok ötesine tekabül eden, büyüyen, büyürken büyüten ve gelip gündemin başköşesine kurulan bir oyun haline geldi. Bu büyümeden büyükler de fazlasıyla nasibini aldı. Taraftar sayıları hızla arttı ve hissedilir derecede birbirlerine benzediler. Artık farklar yalnızca nüanslardaydı. Söz konusu nüanslardan birinden çıkarak diyebiliriz ki, FC Barcelona ile Galatasaray arasında paralellik kurmak, ortak noktalar bulmak kolay değildir çünkü Galatasaray bir okulu, üstelik de ağırlıklı olarak seçkinlerin tercih ettiği bir okulu baz alan kulüp yapısıyla popülist değil, elitist bir pozisyon almıştır. Sarı-kırmızılı camiada birkaç yıl öncesine kadar Galatasaray Lisesi mezunu olmayan birinin başkan seçilmesi bile mümkün değildi. Oysa Barca, üye sayısının altı haneli rakamlara taşmasından da rahatlıkla anlaşılacağı üzere geniş tabanlı demokratik bir örgüttür.</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Beşiktaş'a gelince... Yazımızın önceki bölümlerinde Barcelonismo tarifimize şekil şemal vermeye çalışırken altını çizdiğimiz "Akdeniz usûlü gösteriş merakı"ndan eser yoktur siyah-beyazlı camiada. Belki renklerinden, belki de uzun yıllara damga vurmuş sembol isimlerinin kişiliğinden gelme bir "Ağır ol da molla desinler" havası, Beşiktaş'ı Barcelona'nın kulvarından çeker alır.</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Ancak Barcelona'nın yukarıda vurgulamaya çalıştığımız iki özelliği de Fenerbahçe'de fazlasıyla mevcuttur. Gücünü büyük ölçüde tabandan alan, tribünün sesine kulak veren yönetimler (ne yazık ki, bu konuda elitist davranmamak bazı dönemlerde camiaya pahalıya patlamış, kapının önünden geçerken kendini kongrede bulan eşraftan kimi zevatın başkanlık mertebesine tırmandığı görülmüştür), gösterişçi ve gösterişli takımlar... İlaveten, kökü Kurtuluş Savaşı yıllarında ingiliz muhriplerine karşı oynanmış maçlara kadar uzanan -ve Barcelonismo'yu çağrıştıran- milliyetçilikle beslenmiş bir popülarite, kalabalık ve yaygın bir taraftar kitlesi.</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Fenerbahçe her zaman yıldızlarıyla anılmış bir camiadır. Şampiyonluklar, evet... Fakat bu şampiyonlukları yıldızlar / yıldızları şampiyonluklar armağan etmiştir kulübe. Canlar, Lefterler, Cemiller... Fenerbahçe taraftarının hası, takımının yalnızca kazanmasını değil, sahaya çıkmışken "yakışıklı" futbol oynamasını, yıldızlarının gönül almasını da ister. Tıpkı Barcelonalılar gibi...</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7ad0VFJ92HoZoODxs8ENi7LgtglGkx2TLwi756gto4oh0CW1ajgU_KvLkY3s3CoII-MR4ZYf7RJIeaO0zkbJTjGCgI1hv2rZKQkuKC4g15wgfuCNhVdo34oHqDEOKt7AkKLDUVcRxdAGO/s1600/alex-chelsea.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7ad0VFJ92HoZoODxs8ENi7LgtglGkx2TLwi756gto4oh0CW1ajgU_KvLkY3s3CoII-MR4ZYf7RJIeaO0zkbJTjGCgI1hv2rZKQkuKC4g15wgfuCNhVdo34oHqDEOKt7AkKLDUVcRxdAGO/s1600/alex-chelsea.jpg" /></a></div>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Bu gösterişli oyun merakına eklemlenen "güzel olan her şeyin ülkemize Batı kapısından girebileceği inancı" Fenerbahçe'nin hep teknik patronunu dışarıda araması sonucunu getirmiştir. Galatasaray'ın kendi evlatları arasından Gündüz Kılıçlar, Coşkun Özarılar, Mustafa Denizliler ve nihayet Fatih Terimler çıkarmasına, Beşiktaş'ın bir aralar "özkaynak düzeni" adını verdiği bir hamleyle kendi starlarını yaratmaya çalışmasına, Fenerli genellikle omuz silkip geçmiştir. Onun acelesi vardır. Her şeyi, bilhassa şampiyonluğu hemen istemektedir. Acil başarının yolu, bu coğrafyada adam yetişmesini beklemek değil, parayı bastırıp en iyisini memlekete getirmektir. Ignace Molnar'la başlayıp Didi ve çeşitli -iç'lerle süren, nihayet Parreira'ya kadar uzanan ithalat rejiminin açıklaması budur (arada, farklı bir disiplinin temsilcisi olan Almanlar da Dereağzı'nda görülmüş ama pek tabiî ki onların çalışma-sabır-sebata dayanan aşısı tutmamıştır. Bu nedenle önceki cümlede şampiyonluk yaşayan hocaları andık sadece).</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Yakından bakınca Barcelona cephesinde de durumun farklı olmadığı görülür. Katalan kulübü sıradanlıktan sıyrılmanın kapılarını ünlü teknik adam Helenio Herrera ile açmış, ondan sonra da yabancı çalıştırıcılara çoğunlukla cömert davranmasıyla tanınmıştır. Maradona hariç, bütün yıldızların kariyerlerinin en parlak yıllarını Barcelona formasıyla yaşaması, vasatın biraz üstünde sayılabilecek bazı isimlerin de bu kulüpte yıldız katına çıkması bir tesadüf değil. Çünkü Barca taraftan yıldız sever (ama Yalçın Doğan'ın Fenerbahçe Cumhuriyeti kitabında anlatıldığı gibi, bir yıldız futbolcunun Hava Kuvvetleri Komutanının özel emriyle savaş uçağına konduğu gibi maça yetiştirilmesi, doğrusu Barça taraftarının hayal gücünü de aşar, Barcelona yönetiminin ülke politikasındaki etkinlik katsayısını da...)</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Johan Cruyff, teknik direktör olur olmaz "Bundan sonra Barcelona transfer hovardası olarak bilinmeyecek. Yıldızlarımızın Çoğunu burada, kendi altyapımızda yetiştireceğiz" dediğinde, taraftarların çoğu şaşırmış, hatta bazıları alınmıştı. O güne dek, Barcelona'dan yetişen futbolcuların sayısı hayli kabarıktı ama bu yetenekler genç takımdan A takıma alınmaz, Zaragoza, Valencia, Valladolid gibi ikinci mevki takımlarda sürttükten sonra, bir hayli para dökülerek transfer edilirdi (bir vakitler Kapalıçarşı'dan gelen Abdullah'ı Fenerbahçe'nin beğenmemesi ve yıllar sonra Trabzon'dan transfer etmesini hatırlayın). Cruyff dediğini de yaptı: Sergi, De la Pena ve Celades hep onun döneminin mahsulleriydi.</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Bu hamlenin bir benzerini belki Fenerbahçe de yapabilir ama bir yabancının, Cruyff'un Barcelona'da kaldığı kadar sarı-lacivertli kulüpte kalması ve bütün yapıyı ezberlemesi, Cruyff kadar saygın, karizmatik ve otoriter olması kaydıyla...</span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Barcelonismo ve Fenerbahçelilik arasındaki ortak noktaları böylece sıraladıktan sonra, taa en başta cevabını arayacağımıza söz verdiğimiz soruya gelelim: Fenerbahçe, Barcelona olabilir mi sahiden?</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Gücünü, yokedilmeye çalışılmış bir dilden, bir kültür hazinesinden ve bunların üzerinde yükselen bir dayanışma ruhundan almadığı (ya da bir zamanlar almışsa bile bu dinamiği kısa sürede kaybettiği) için zor. Çok zor...</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">"Fakat ille de Barcelona gibi olmak gerekiyor mu?" sorusu da bir kenarda duruyor. Neredeyse folklorik diyebileceğimiz kadar yöresel bir kimlikten, biraz da faşizmin zoruyla yola çıkıp, 50-60 sene içinde bir "dünya markası" haline gelmeyi, yüz yaşını geride bırakmaya hazırlanan bir İstanbul kulübü için uzak ve fantastik bir hedef olarak tanımlayabiliriz. Peki, futbolun popülaritesinden istifadeyle bir kentin, bir yörenin insanlarına "insan gibi spor yapma imkânı" da sağlanamaz mı? Okullarımızda eğitim değil, yalnızca öğrenim verildiğini ve bunu kırabilmek için verilecek mücadelede sporun çok önemli bir siper olduğunu gözden kaçırmadan...</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyZD399SP9OHX1Is6bpIyhQdjWtkqLpnM85WPNkH3S7UpyFkJTSNontOjilvkV19XQpwIbC_Eu2KqJPGK9RiAEtPHnFH3ngzCu6VpUtvJier7XgxhNKPJXqjU088PlVh8K8uktM6azu_EN/s1600/biz+hayatta+en+%C3%A7ok+fenerbah%C3%A7eyi+sevdik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyZD399SP9OHX1Is6bpIyhQdjWtkqLpnM85WPNkH3S7UpyFkJTSNontOjilvkV19XQpwIbC_Eu2KqJPGK9RiAEtPHnFH3ngzCu6VpUtvJier7XgxhNKPJXqjU088PlVh8K8uktM6azu_EN/s400/biz+hayatta+en+%C3%A7ok+fenerbah%C3%A7eyi+sevdik.jpg" width="400" /></a></div>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Barcelona nüfusu 4 milyona yaklaşan, Fenerbahçe'nin 'konuşlanmış" olduğu Kadıköy'den pek de büyük olmayan bir kenttir. Kentin futbol takımının, bu satırlarda anlatmaya çalıştığımız sebep-sonuç ilişkisi neticesinde şampiyonluklara, kupalara, dolayısıyla dünya çapında popülariteye, dolayısıyla bol sıfırlı gelirlere ulaşması en çok üyelere ve onların ailelerine yaramıştır. 170 milyon dolar civarındaki bütçenin neredeyse beşte biri amatör branşların faaliyetleri, altyapı çalışmaları, tesislerin bakım, onarım ve işletmesi, üniversite ile birlikte düzenlenen kültürel etkinlikler için ayrılır. Zaten kulüpte yalnızca 4 profesyonel takım vardır: Futbol, basketbol, hentbol ve paten hokeyi (dördü de erkek takımlarıdır, bayanlarda profesyonel faaliyet yoktur).</span><span style="background-color: white;"> </span></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Oysa Fenerbahçe'ye baktığımızda; futbol, basketbol (erkek-bayan), voleybol (erkek-bayan), atletizm (erkek-bayan), boks ve kürek olmak üzere altı dalda, dokuz takımın sporcu ve antrenörlerine kulübün kasasından ücret ödendiğini ve futbol şubesinin çeşitli sebeplerle beklenen gelir düzeyine ulaşamadığı yıllarda geliri olmayan diğer branşların fakrü zaruret içinde yaşadığını görüyoruz. Bütçesini bir türlü denkleştiremeyen kulüp, Barcelona'nın iki misli bir ağırlığı omuzlamaya çabalıyor.</span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Barça'da üyelik, Türkiye'de bir tenis ya da yüzme ihtisas kulübünün üyeliğine benzer. Üyelerin hepsi, profesyonel dalların dışında kalan dallarda kartlarını gösterir, ucu bucağı olmayan tesislere girer ve ister antrenör nezaretinde, ister kendi başlarına spor yapabilir (tenis kortlarının toplam sayısını her sorduğumda değişik bir cevap aldım. Bunu söylediğim bir yönetici "Normal. Çünkü her hafta yenileri yapılıyor, eskilerden bazıları bakıma alınıyor. Tenise talep arttıkça yeni kortlar açmak zorundayız" demişti). Böylesi bir tabloyu gözünüzde canlandırınca, nüfusu İzmir'inkini aşmayan bir kentten dünya klasmanında ilk onu zorlayan birkaç tenisçi çıkmasının nedenlerini anlamak da kolaylaşıyor sanırım... Yalnızca tenis mi? Barcelona kentinin Avrupa Şampiyonu bir hentbol takımı, Formula l'de yarışan bir pilotu, her yıl Fransa Bisiklet Turu'na davet edilen 10-15 bisikletçisi, olimpiyatlarda madalya alan bir atleti var! Tabiî bu yeteneklerin hepsi FC Barcelona'nın lisansiye sporcusu değil ama kulübün şehrin insanlarına sağladığı spor olanaklarıyla bu çorbada tuzu yok mu, dersiniz?</span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Milyonlarca insanın dikkatle takip ettiği bordo-mavili futbol takımı, aslında buzdağının suyun üzerindeki kısmıdır. Takımın her başarısı, geliri -ve dolayısıyla- imkânları artırdığı için, belki bir engelli gencin basketbol oynayabilmesi için tekerlekli sandalye, belki bir hanım teyzenin yaşı kemale erdikten sonra tenise başlayabilmesi için antrenör maaşıdır. Kulüpte şimdilik rakibi olmayan bir beyzbol takımı bile kurulmuştur ve bizde olsa "halletmenin Amerikancası" diye topa tutulabilecek bu marjinal grubun üyeleri, kendilerine bu sportif özgürlüğü Kluivert'ın attığı gollerin ya da Rivaldo'nun verdiği pasların getirdiğini bilirler. İşte bu yüzden bambaşka bir aşkla severler takımlarını...</span><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif; font-size: 13px;">Hiç olmazsa, Kadıköy'ün Barcelona'sı rolüne soyunamaz mı? Fenerbahçe?</span></blockquote>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2fpMv-5ikgYevuys5bz9xAaclcRA5bLgn-aKuvvvnkpJ9VgJQZf93789k4vE9b12dHQ1uWL-EXnrqoXbDSXpxbV0_CWLUmTImXsgXYdgy4VlOxSX1y8U_DRVp3Sy82nhigVfuuiAAwaap/s1600/tak%25C4%25B1mdan+ayr%25C4%25B1+d%25C3%25BCz+ko%25C5%259Fu.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2fpMv-5ikgYevuys5bz9xAaclcRA5bLgn-aKuvvvnkpJ9VgJQZf93789k4vE9b12dHQ1uWL-EXnrqoXbDSXpxbV0_CWLUmTImXsgXYdgy4VlOxSX1y8U_DRVp3Sy82nhigVfuuiAAwaap/s200/tak%25C4%25B1mdan+ayr%25C4%25B1+d%25C3%25BCz+ko%25C5%259Fu.jpg" width="133" /></a><b>Yiğiter Uluğ</b>
<br />
<b><br /></b><br />
Takımdan Ayrı Düz Koşu [Derleyen; Tanıl Bora]<br />
<br />
2001-NisanSoldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-89415488480364548402012-07-21T09:03:00.000-07:002012-07-21T09:03:09.727-07:00"Biz, Fenerbahçe'nin Yetiştirdiği Çocuklarız!"<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGGkG8gGzoOwPRRzjvoLk-aMgxNya9f6ePuM-wI1rqjQx5gIOiqchMC1_5Obv6ABTgGwkdCYX2pMTX0QCajfrGLXBzkkTAClHDrGvm_dQT_59MfF3ZTtLrs8MjsmoyiJ25-Zerh58Fwp46/s1600/aykut_kocaman_25.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="307" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGGkG8gGzoOwPRRzjvoLk-aMgxNya9f6ePuM-wI1rqjQx5gIOiqchMC1_5Obv6ABTgGwkdCYX2pMTX0QCajfrGLXBzkkTAClHDrGvm_dQT_59MfF3ZTtLrs8MjsmoyiJ25-Zerh58Fwp46/s640/aykut_kocaman_25.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="background-color: white;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">Yazar bazen yazamaz.. </span><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">Azar bazen..</span><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">Çeşitli bahanelerle ayyuka çıkan "rahatsızlığından ötürü bu haftaki yazısını yazamamıştır" ana başlıklı editöryal yazı yalan ötesi gelmiştir bana.. Yazar, yazamadığı için özür diler, peki okur onu okuyamadığı için özür diler mi? Her konuştuğunda 'sessizlikten çaldığını' düşünerek hırsızlığından hicap duyan ve bir an önce susmayı tercih edenler olur.. </span><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">Bu biraz, geçtiğimiz günlerde Aykut Kocaman`ın söylediği "<b><i><a href="http://www.antu.com/antuhaberoku.aspx?ID=18320" target="_blank">Biz, Fenerbahçe`nin yetiştirdiği çocuklarız</a></i></b>" cümlesinde saklı bir efendilik..</span><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">16 sene önce, o halâ akıllarımızın bir köşesini meşgul eden 96`daki Trabzonspor-Fenerbahçe maçından çok sonra, Aykut Kocaman`ın söylediklerinden sonra devam etmek isterim; "</span><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">"<i>Şimdi bakın bir maç oynanıyor, ben gol atıyorum, bir takımın şampiyonluğu tehlikeye girince o takımın taraftarı intihar ediyor. Buna üzülmemek olur mu? Ne korkunç bir tablo bu. Bir haftadır bu intiharı, futbolun geldiği noktayı ve Rize’deki olayları düşünüyorum. Tuttuğu bir takım için kendini asan bir kişiye anlam veremiyorum. Bunları sorguluyorum kendi kendime ve biliyorum ki takımı için kendini öldürebilecek binlerce taraftar var. Ama neden olsun bunlar? Ne yazık ki bir çok insan, tuttuğu takımın başarısı ya da başarısızlığını, kendi başarısı ya da başarısızlığı haline getiriyor. Kendimi bildim bileli top oynarım, gelebilecek en güzel yere de geldim galiba ama, bugünlerde sevinemiyorum işte. Fanatizm ve futbol dünyasındaki entrikalar soğuttu beni birçok şeyden. şimdi biz Trabzon’da yenilseydik ne olacaktı? Olacağı şuydu, İstanbul’da bizim için hazırlanan ipler vardı, hem de boynumuza geçirilmek üzere hazırlanan ipler. Hem taraftarın, hem yöneticilerin, hem de bir kısım basının bizim için hazırladığı ipler. Peki, ne oldu Fenerbahçe’nin sezon başından beri başarılarına, diğer arkadaşlarımın bugünkü performansına, benim yıllardır attığım gollere? Bugüne kadar 141 gol attım ama her hafta yeniden kanıtlamam gerekiyor kendimi ya da Fenerbahçe Stadı’nın arkasında bir yenilgi sonrası acaba beni linç ederler mi diye düşünüyorum.. Yani bir çok başarı hep boşa gidebilir.</i></span><i><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;"><...> Bilmiyorum ama toplumun her kesiminde genel bir yozlaşma yok mu sizce? Kimse kimseye saygı göstermiyor. Başarı için her şey mübah görülüyor. Utanmayı, ayıbı bilmeyen bir toplum olduk. Her şey birbirine o kadar bağlı ki. Mesela spor magazin programlarında arkadaşlarımın haline şaşırıyorum, onları o hale sokanlara da tabi. Sabun köpüğü şöhretin ne anlamı var soruyorum size. Üç dakika boyunca milyonlarca insan bir futbolcunun kuzu taklidini seyrediyor, kime ne kazandırır bu?</span><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">Gol sevincini şova dönüştürenlere, gol atınca rakip seyirciye dönüp ana avrat düz gidenlere de şaşırıyorum. Ben kendi korkularımı, psikolojik durumumu daha çok önemsiyorum. Örneğin Trabzon maçının ilk 20 dakikası boyunca dinmeyen kalbimin atışlarını düşünüyorum şimdi… Yaşamım boyunca ilk kez bir maçtan bu kadar korktum. Ama Trabzonlu taraftarların sahaya inip bizi linç etmesinden değil, lanetlenmekten korktum."</span></i><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">(Röp.Nebil Özgentürk)</span><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">Bunları neden anımsadım, dahası neden sizlere okutmak istedim? </span><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">Geçtiğimiz günlerde gazetelerde gördüğüm bir fotoğraf sebep oldu `şükretmeme`.. </span><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">Fotoğraf karesinde, Fatih Terim ve yardımcısı vardı.. </span></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiq6aIVQh0bWWy7VATKkG7HuXnkTZD-kT8zsJVcnn1NzcuSxTodUff2jsPxyqepn_2rO8FEOM-YHB6vjD2MKSw28xI1umeXcLXbYGl45bjr9TBrTx9iX7n3ega0vSAZsUtf1hW6g0VKQICy/s1600/Fatih-Terimin-semsiyeli-fotografi-sanal-alemi-salladi.pjpeg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiq6aIVQh0bWWy7VATKkG7HuXnkTZD-kT8zsJVcnn1NzcuSxTodUff2jsPxyqepn_2rO8FEOM-YHB6vjD2MKSw28xI1umeXcLXbYGl45bjr9TBrTx9iX7n3ega0vSAZsUtf1hW6g0VKQICy/s1600/Fatih-Terimin-semsiyeli-fotografi-sanal-alemi-salladi.pjpeg" /></a></div>
<span style="background-color: white;"><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">İmparator diye lanse edilen Fatih Terim, kendisini baya baya `imparator` zannetmiş olacak ki, yardımcısının bir elinde Fatih Terim`in susadığı zaman içilmek üzere hazır beklenen bir bardak su, diğer elinde güneşin ultraviyole ışınları imparatora zarar vermesin diye hemen başının üzerinde tutulan bir şemsiye.. İmparator`un kulaklarında kulaklık, tahmin ediyorum ki o sırada, 90`larda bize güzel bir mesaj verip ortadan kaybolan Barbaros Hayrettin`in şarkısı "ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur" çalıyor olsa gerek.. </span><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">Aykut Kocaman ile Fatih Terim kıyaslaması daima zarar verecektir esasında ama ne olursa olsun söylemeden edemeyeceğim birşey var, özet niteliğinde.. Aykut Kocaman, asla hakim olmadığı bir dilde basın toplantısı yapmaz, bundan hicap duyar, kendini bilir ve prestijine zarar vermez.. Fatih Terim ise kendini mükemmel zanneder.. </span><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">Kaliteli Türk Medyası ise Fatih Terim`i şişirmekten mütevellit, doğal balon üretimi konusunda başarılı ile yol katetmekten son derece memnun gibi.. Öyle ki, Felipe Melo`nun, pek hafife alınamayacak cinsten hırpaladığı takım arkadaşı Riera ile kavgasının ardından yaşanan süreci bir "iletişim becerisi" olarak şişirilmesi müthiş bir başarıdır, takdire şayandır.. </span><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">Fatih Terim`in haşmetine itibar katarak önümüze sunmaya devam ettiler.. Etsinler.. Şişirsinler.. </span><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">Siz şişiredurun..</span><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">Biz şükredelim diye yazdım bunları..</span></span><br />
<span style="background-color: white;"><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">Bilmeyene not olsun bu aşağıdaki alıntı, anlatmaya çalıştığım durumun seneler evvelinden olduğunun kanıtı olur belki..</span><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;">Aykut Kocaman`ın en popüler olduğu sene verilen evlilik haberi; <i>"Fenerbahçeli gol kralı Aykut Kocaman, dün Beyoğlu Evlendirme Dairesi`nde yaşamını Arzu Bayru ile birleştirdi. 30 Haziran`da Fenerbahçe Sosyal Tesisleri`nde yapılacak düğün nedeniyle kimsenin davetli olmadığı törene Aykut ve eşinin günlük kıyafetleri ile katılması ilgi çekti.</i>"</span><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><br style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;"><b><i>Biz, Fenerbahçe`nin yetiştirdiği çocuklarız!</i></b></span></span><br />
<br style="background-color: #1d3a64; color: #bcc4d1; font-family: Tahoma; font-size: 12px; text-align: justify;" /><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdVSppyg-hbrPV1RIfJwilgm2WAl9GZtfEInOILxZI9gIsWVo0ld0UEaIMTxSm8dqkTxn33WxKe-P64rWxiEwE75cF0jgZslaNCGmmox5K2ENUOsbNeRTrcHLjgMH0AWCyf1Uf6hK_wMs7/s1600/aykut+nikah.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="351" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdVSppyg-hbrPV1RIfJwilgm2WAl9GZtfEInOILxZI9gIsWVo0ld0UEaIMTxSm8dqkTxn33WxKe-P64rWxiEwE75cF0jgZslaNCGmmox5K2ENUOsbNeRTrcHLjgMH0AWCyf1Uf6hK_wMs7/s400/aykut+nikah.jpg" width="400" /></a></div>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-82828786143213732642012-07-17T07:27:00.000-07:002013-07-03T03:30:05.965-07:00BİLDİĞİM EN AFİLLİ TESELLİ CÜMLESİ; "SİKTİRET!"<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhadtJiYrPIcG3_9jFtikZJeTmLnXocu0jorkEfw7gM_vNJ8rT2kR2Z6DfWm9rCSBe3qPNbYNo9Wy5SCfM5w4ZDSwq33fB7gUZ6ffcsn8A8PGESDY6uTUHfNRT9Fpf4m4rgWKvEodjrQNuW/s1600/facebook_999739283.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhadtJiYrPIcG3_9jFtikZJeTmLnXocu0jorkEfw7gM_vNJ8rT2kR2Z6DfWm9rCSBe3qPNbYNo9Wy5SCfM5w4ZDSwq33fB7gUZ6ffcsn8A8PGESDY6uTUHfNRT9Fpf4m4rgWKvEodjrQNuW/s320/facebook_999739283.jpg" width="318" /></a></div>
<span style="background-color: white; font-family: Verdana; font-size: 14px;"><br /></span>
<span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 14px;">Taraftar, aslında hayata sopalı pankartın arkasından bakmayı tercih etmiştir.. Sırtı genelde sahaya dönük olur.. Bu belki işin biraz fiziksel tarafı, yorucudur.. Ancak bir de mantalitesi var taraftarlığın.. Onu da Hollanda Ligi Eredivisie'ye bu sezon veda eden De Graafschap'ı oluşturan isimlerden 30 yaşındaki Rogier Meijer'in küçük kızı bize hatırlatıyor.. </span></span><br />
<span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 14px;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 14px;">Bu, adeta bal kovanının içine düşmüş küçük kız, saha ortasında teselli ediyor, yığılıp kalmışken babasını.. Yukarıdaki karelere milyonlarca replik yazılabilir, o kadar ilham verici.. Tüm sihir bu kızın sergilediği tavırda, tüm keramet onda.. </span></span><br />
<span style="background-color: white; font-family: Verdana; font-size: 14px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; font-family: Verdana; font-size: 14px;">-</span><i style="background-color: white; font-family: Verdana; font-size: 14px;">"kaybettik.."</i><br />
<span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 14px;">denildiğinde<br />-<i>"olsun, yine kazanırsın baba!"</i></span></span><br />
<span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 14px;">bakışı var burada.. Öyle nazlı, öyle sevimli..</span></span><br />
<span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 14px;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 14px;">Futbol bu kadar basit ve bu kadar ciddi bir iştir..</span></span><br />
<br />Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-86609850540308757752012-07-17T03:03:00.001-07:002012-07-17T03:25:47.465-07:00"DANS ET ŞAMPİYON!"<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Yeşil sahada, basketbol salonunda, soyunma odasında, televizyon ekranında, gazete sayfasında, dost meclisinde, okey masasında, mahkeme salonunda, eylem alanında, Metris'te, buzdolabında, Çağlayan'da, anne kucağında, Uefa'da, arkadaş arasında, Topuk Yaylası'nda, halı sahada, Kadıköy'de, dergi yaprağında, deplasmanda, havada, karada ve denizde defalarca haksızlığa uğramış olan, hem yalnız hem çok kalabalık olan son yılların şahit olduğu en büyük sivil toplum örgütü, yani <b><u>Fenerbahçe Spor Kültürü</u></b>'ne ithaf olunur;</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCmlmGlYLqDiK7QlnyIkA073pjwLNCVlT5yB1QKnLFtKKkIJ6Bo9LVRs9gnaJXTO0HL2YcdXbrxWClJTHanZAhM0OK12J-Oyx7UKua1TvnWRi1JZLrcx892_9I4-8VUx1vA9SJGdkRiOM9/s1600/muhammet+ali.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCmlmGlYLqDiK7QlnyIkA073pjwLNCVlT5yB1QKnLFtKKkIJ6Bo9LVRs9gnaJXTO0HL2YcdXbrxWClJTHanZAhM0OK12J-Oyx7UKua1TvnWRi1JZLrcx892_9I4-8VUx1vA9SJGdkRiOM9/s1600/muhammet+ali.jpg" /></a></div>
<span style="background-color: white;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;">"D</span></span><span style="background-color: white; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;">ans et şampiyon, kimsesizler yurdundaki yalnız çocuklar için dans et. Çocuklar için salla yumruklarını.</span><br />
<span style="background-color: white;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;">Kiralarını ödeyemeyen işsizler için dans et. Şu alçağın işini bitir!</span></span><br />
<span style="background-color: white;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;">Meyhanedeki ayyaşlar için dans et şampiyon, kanserden ölen yoksul hastalar için, kefaletleri ödenmeyen sefil mahkumlar için, herkesin terkettiği eroinmanlar için, kocaları olmayan gencecik hamile kızlar için. Dans et şampiyon, savaş onlar için!</span></span><br />
<span style="background-color: white;"><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;">Şu aşağılık herifin işini bitir, çenelerini dağıt hepsinin. Düşkünler yurdundaki zavallılar için, emeklilik maaşı alamayan yaşlılar için, pis bir sokakta müşteri bekleyen yaşlı ve yorgun fahişeler için…</span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;">Meyhanelerde oturmuş demlenen bütün yalnız kalpler için, bilardo salonlarındaki yalnızlar için, sokak köşelerindeki yalnızlar için. Dans et şampiyon, savaş onlar için!</span></span><br />
<span style="background-color: white;"><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;">Temizlik işçileri için salla yumruklarını; hava limanlarında, otobüs duraklarında, benzin istasyonlarında yerleri süpüren küçük insanlar için. Savaş onlar için şampiyon. Otellerde yatakları yapıp tuvaletleri temizleyen küçük odacı kızlar için dersini ver şu aşağılık herifin!</span></span><br />
<span style="background-color: white;"><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;">Seni kurtaranlar senatör değildi, vali değildi, başkan değildi. Sokaktaki insanlar kurtardı seni. Şimdi sokaklar adına savaş, hadi evlat, işini bitir şu aşağılık herifin!</span></span><br />
<span style="background-color: white;"><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;">Bu ring ikinize fazla. Hadi bitir işini, suratını paramparça et. Yoksullar adına şampiyon, yoksullar adına!</span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;">Hadi yavrum salla yumruklarını! Muhammet Ali’yi hiçkimse yenemez, hiçkimse. Sadece Cassius Clay yenebilir ama o da bu akşam aramızda değil.</span></span><br />
<span style="background-color: white;"><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;" /><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;">Dans et şampiyon, hadi oğlum dans et!"</span></span><br />
<span style="background-color: white;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;"><br /></span></span><br />
<span style="font-size: 12px; text-align: justify;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">[Bu sözler, Muhammed Ali’nin antrenörlerinden <b>Bundini</b> tarafından Zaire maçından önce Ali’ye fırlatılmıştır..]</span></span><br />
<span style="font-size: 12px; text-align: justify;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></span><br />
<span style="font-size: 12px; text-align: justify;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></span>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-40414136040507225272012-07-17T01:05:00.000-07:002012-07-17T01:05:49.501-07:00"Martı ve Küçük Prens Üzerine Tezler"<br />
<br />
"Martı Jonathan Livingston’dan değil, Küçük Prens’ten yanayım...<br />
İkisi bambaşka
şeylerdir.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiR7wWosBQYqtwSlO5i9CwYAbKHASCUIqeYuZtTy8s8coSHjb-BBmJ7sKFGBSndsOPXdPhY5Z-VP1JXauxHmc5ayqmTUTsaXaEIN0bCzME5tEBbg-2d-Rn4SRGGFx9s-fJ_qUy-3QA9oImi/s1600/marti+jonathan+livingston.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiR7wWosBQYqtwSlO5i9CwYAbKHASCUIqeYuZtTy8s8coSHjb-BBmJ7sKFGBSndsOPXdPhY5Z-VP1JXauxHmc5ayqmTUTsaXaEIN0bCzME5tEBbg-2d-Rn4SRGGFx9s-fJ_qUy-3QA9oImi/s200/marti+jonathan+livingston.jpg" width="132" /></a>-Martı Jonathan Livingston kariyeristtir, Küçük Prens anti-kariyeristtir.<br />
<br />
-Martı Jonathan Livingston sinekten yağ çıkartmayı önerir bir bakıma, Küçük
Prens sineklerin yağ gibi süzüldüğünü görmemizi ister.<br />
<br />
-Martı Jonathan Livingston yeterince çalışırsak, hepimizin ninja olabileceğini
söyler, Küçük Prens sen böyle güzelsin bayım der.<br />
<br />
-Küçük Prens, Martı Jonathan Livignston’la karşılaşsaydı, şahin gibi uçmana
gerek yok, martısın sen martı kal derdi…<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZMHuQe6L6JXW-aFzUhE0U46CBsbPN2i9yt__N_kTBttDdimPAD2Z8g1TcOk3Qrc5hsRY3Mq99x8D4h_ha_AudTbtn1MSqqNJJQWNNWdViRRL4TueBEV8aIC1AFwa-C8s7TjbTP6uXbNqJ/s1600/k%C3%BC%C3%A7%C3%BCk+prens.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZMHuQe6L6JXW-aFzUhE0U46CBsbPN2i9yt__N_kTBttDdimPAD2Z8g1TcOk3Qrc5hsRY3Mq99x8D4h_ha_AudTbtn1MSqqNJJQWNNWdViRRL4TueBEV8aIC1AFwa-C8s7TjbTP6uXbNqJ/s200/k%C3%BC%C3%A7%C3%BCk+prens.jpg" width="200" /></a>-Martı Jonathan Livingston kişisel gelişim kitabıdır, Küçük Prens kişi olma
kitabıdır.<br />
<br />
-Martı Jonathan Livingston varolmak için gayret etmelisin der, Küçük Prens
varolmak için hayret etmelisin der.<br />
<br />
-Martı yoldur, Küçük Prens yoldaştır."<br />
<i><br /></i><br />
<b>Murat Zelan</b>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-59052073170126793062012-07-16T01:39:00.006-07:002012-07-16T01:57:32.171-07:00Tercihler<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNrNN7pjPGos61e10D9xvVklYJMvp0rP_M0GE0WYVIcWGkAZiN-eQ2Xm7HGTZqkF2UiqmX2gIbeiGE7gzbYDUpClJcvZx9BcyqGjHR5XgAcyJP4U6N6Y0VU4L5qX-jMvjZwLisUM1fyq3z/s1600/ultras.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img $ca="true" border="0" height="202px" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNrNN7pjPGos61e10D9xvVklYJMvp0rP_M0GE0WYVIcWGkAZiN-eQ2Xm7HGTZqkF2UiqmX2gIbeiGE7gzbYDUpClJcvZx9BcyqGjHR5XgAcyJP4U6N6Y0VU4L5qX-jMvjZwLisUM1fyq3z/s320/ultras.jpg" width="320px" /></a></div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;">
<br /></div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;">
<strong>Boca Juniors</strong> - River Plate</div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;">
<strong>Marsilya -</strong> Paris Saint Germain</div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;">
Celtic - <strong>G.Rangers</strong></div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;">
<strong>Samsunspor</strong> - Trabzonspor</div>
Real Madrid - <strong>Atletico Madrid</strong><br />
<strong>Adana Demirspor - </strong>Adanaspor<br />
Lazio -<strong> Roma</strong><br />
<strong>Barcelona</strong> - Real Madrid<br />
Karşıyaka - <strong>Göztepe</strong><br />
<strong>Everton</strong> - Liverpool<br />
<strong>İnter</strong> - Milan<br />
Kızılyıldız - <strong>Partizan</strong><br />
Brazilya -<strong> Arjantin</strong><br />
<strong>Gençlerbirliği - </strong>Ankaragücü<br />
<strong>Borussia Dortmund -</strong> Schalke 04<br />
Dinamo Kiev - <strong>Shakhtar Donetsk</strong><br />
<strong>Sakaryaspor</strong> - KocaelisporSoldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-19299773716746342072012-07-13T12:50:00.004-07:002012-07-13T13:49:41.964-07:00Fikstür ve Komiklikleri<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinCIN9zTPs-sJFV-URjfJK3bXTCQxoDcjXtKmo9ojcTtCNExec2ipJJA0xi47q5ZSPhCqWEnjcJwQbfJabsQSfD275_iypJEyj9eHWKIK7Q3rjPZus31unEd7rVAqCCQE1CIAl08jXNHRX/s1600/fikst%C3%BCr.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinCIN9zTPs-sJFV-URjfJK3bXTCQxoDcjXtKmo9ojcTtCNExec2ipJJA0xi47q5ZSPhCqWEnjcJwQbfJabsQSfD275_iypJEyj9eHWKIK7Q3rjPZus31unEd7rVAqCCQE1CIAl08jXNHRX/s320/fikst%C3%BCr.jpg" width="320" /></a><br />
<span style="background-color: white;">Geçen seneden kalma 5 maç seyircisiz oynama cezası olan takımın ismi Fenerbahçe olunca o 5 maçlık cezaya 2 derbi sığar tabi; Trabzonspor ve Beşiktaş.. </span><span style="background-color: white;">Ağır tesadüf değil mi?</span><br />
<br />
Son yıllarda ortaya çıkan tablo, seneler geçtikçe pekiştiriyor daha evvel anlattıklarımızı.. <br />
<br />
Bu sene Fenerbahçe'nin oynadığı takım, bir sonraki hafta Trabzonspor ile oynayacak.. Anadolu takımlarının oyuncuları ülkenin en sükseli takımına karşı canını dişine takarak ertesi gün gazetelerini ve hafta boyu televizyon ekranını süslemek düşüyle mücadele edecek.. Kart görecek, tekmeye kafasını uzatacak.. Yorgun düşecek ve sonra? Trabzonspor ile oynayacak o yorgun takım.. <br />
<br />
Ama bu bilgi televizyon yorumcularınca söylenmez.. Sosyal medya dahilinde dile getirilir ve orada kalır.. Geçtiğimiz senelerde bu sürecin Fenerbahçe ve Galatasaray arasında olduğunu belirtmekte fayda var.. Galatasaray'ın rakibi, bir önceki hafta Fenerbahçe ile oynuyor oluyordu.. <br />
<br />
2012-2013 fikstüründe cezadan ziyade dikkatimi çeken farklı bir olay var aşina olduğum..<br />
Galatasaray'ın pilot takımı olan Trabzonspor ile enteresan bir şekilde senenin son veya sondan bir önceki maçında karşılaşıyoruz.. Ve bu öyle tesadüfle açıklanacak cinsten değil, 2004-2005 senesinden beri verilen fikstürlere dikkatinizi çekerim..<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
2011-2012 / 33. Hafta Trabzonspor - Fenerbahçe</div>
<div style="text-align: center;">
2010-2011 / 19. Hafta Fenerbahçe - Trabzonspor</div>
<div style="text-align: center;">
2009-2010 / 34. Hafta Fenerbahçe - Trabzonspor</div>
<div style="text-align: center;">
2008-2009 / 34. Hafta Trabzonspor - Fenerbahçe</div>
<div style="text-align: center;">
2007-2008 / 34. Hafta Trabzonspor - Fenerbahçe</div>
<div style="text-align: center;">
2006-2007 / 32. Hafta Fenerbahçe - Trabzonspor</div>
<div style="text-align: center;">
2005-2006 / 32. Hafta Trabzonspor - Fenerbahçe</div>
<div style="text-align: center;">
2004-2005 / 30. Hafta Fenerbahçe - Trabzonspor</div>
<br />
<br />
"<i>O senin kuruntun, fikstürde eşit şans var</i>" mı dedin?<br />
Geçtiğimiz sene haftaiçi ve haftasonu oynanan maçlarına bakalım;<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
Fenerbahçe 20 maçın 15'ini haftaiçi - 5 maç haftasonu</div>
<div style="text-align: center;">
<span style="background-color: white;">Galatasaray 20 maçın 8'ini haftaiçi - 12 maç haftasonu</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="background-color: white;">Beşiktaş 20 maçın 9'unu haftaiçi - 11 maç haftasonu</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="background-color: white;">Trabzonspor 20 maçın 8'ini haftaiçi - 12 maç haftasonu</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="background-color: white;"><br /></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="background-color: white;">Ya da hiçbir istatistiğe bakmayalım..</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="background-color: white;"><br /></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="background-color: white;">Farkında olanlar mücadelesini her alanda gösteriyor zaten..</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="background-color: white;">Diğerleri ise magazin haberleri peşinde..</span></div>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-29195090776964871822012-07-13T02:42:00.001-07:002012-07-13T03:45:16.612-07:00Nekrofili Oldum, Yanımda Ölmeyin<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOlBzELL7DHW-EMC782z2rYDalkfO0B0OsvTieenltKm5NT6w6f97WXK443iL8cR_Gogwut4gVRO_Pc8p-ob8ucXjwKkF0wBu_19Ul7_TJNPjgWQGamG-PcOgMXyXyDyyb24W9NBgzTNbK/s1600/Charlie.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img $ca="true" border="0" height="145" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOlBzELL7DHW-EMC782z2rYDalkfO0B0OsvTieenltKm5NT6w6f97WXK443iL8cR_Gogwut4gVRO_Pc8p-ob8ucXjwKkF0wBu_19Ul7_TJNPjgWQGamG-PcOgMXyXyDyyb24W9NBgzTNbK/s200/Charlie.jpg" width="200" /></a></div>
<br />
3 Temmuz travmasından sonra bünyeyi nadasa bırakıp, blog babında biraz durulmak istedim.. "Zorlama olacaksa hiç olmasın" yakışıklı bir cümleydi çünkü.. Ancak artık çetrefilli sebeplerden ötürü yazma kararı aldım tekrar.. <br />
<br />
Asabım hadsiz, moralim aşık, kafam dumanlı, rakım buzsuz.. <br />
İncelikli gündemim değişti; futbolu geçiyorsun, ilerde solda! Düşmanım çok, beni tanımıyorlar.. Hepsi aklımda ama; surat ifadeleri, ağızlarından çıkan her söz, hepsi aynadaki silüetim gibi aklımda kalacak.. Öldüklerinde nasıl öldüklerini zevkle anlatacağım..<br />
<br />
Kaldığım yerden devam edemem, bu saçma bir tabir zaten.. Yapabileceğim tek şey soldan bindirmeler yapıp gelişine vurmak.. <br />
Tıpkı fotoğraftaki Şarlo gibi, birilerinin kafasına vurup kaçmadan karşısına dikilmemiz gerek.. <br />
<br />
<strong>Başını eğip susmak yerine, kaldırıp dil çıkaranlara selam olsun..</strong><br />
Oyunun güzelliğine hürmeten..<br />
<br />
<br />
<br />
<em>T.Giray Tayyar</em>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-80858933869068326032011-07-06T13:45:00.000-07:002011-07-06T13:45:42.873-07:00"Bu Abluka Dağılacak!"<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwW6kJcViNNW7svVtmsh5c_mvXtZhduF-LGs5y21cyR821hOZcdwNvzb8YeFJXMuoVp5-u8fzT3rgF7ae6HB9l1pXrX9OPPQLjr-Y_st3tz3iiwoDVJjk8LM0FYQcUcSAyJHuDQsCJA6cb/s1600/semsiyeler_inonu_yeniacik.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwW6kJcViNNW7svVtmsh5c_mvXtZhduF-LGs5y21cyR821hOZcdwNvzb8YeFJXMuoVp5-u8fzT3rgF7ae6HB9l1pXrX9OPPQLjr-Y_st3tz3iiwoDVJjk8LM0FYQcUcSAyJHuDQsCJA6cb/s320/semsiyeler_inonu_yeniacik.jpg" width="198" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kara Deryalarda Bir Fenersin!</td></tr>
</tbody></table><div class="MsoNormal">Desteklediği takımın üvey taraftarları çekilsin kenara.. Tatlısu sempatizanlarla pek mesaimiz yok şu sıra.. <b>Bizim işimiz var!</b> </div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Emniyet, cemaat, hükümet; artık ne ise -belki garip gelebilir realist düşününce- ancak hiç birisi Fenerbahçe’den büyük değil! Çünkü saydığım bu üç olgunun yandaşları bizler kadar içten pazarlıksız, masumane ve çıkarsız sevmedi, böyle sahip çıkmadı.. 73 yaşında ki Ogün Altıparmak “annem babam öldüğünde böyle üzülmedim” diye giriyorsa söze, şunu iyi idrak etmek gerekir; <b>bu tehlikeli bir sevda!</b></div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Sorulması gereken sorular yok değil, operasyonun tarihini kim belirledi? Neden liglerin başlamasına az bir zaman kala oldu bu mesela? Konu şike ise neden tek bir hakem yok gözaltına alınanlar içerisinde? Neden seçimlerden sonra peyda oldu bu lanet mevzu? Endişeniz Fenerbahçe’nin zamanında yaptığı gibi seçimlere etki etmesi miydi? Söylemiştik, tekrar edelim, <b>“Fenerbahçe iktidarı eleştirmez, hükümeti indirir!”</b> diye.. </div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Doğal bir telaş içerisindeyiz, belirsizlik can sıkıcı safhada ancak biraz silkelenmek, biraz nefes alabilmek lazımdır diye düşünürken ciğerim Aykut Kocaman çıktı karşıma.. Anlattı durumu ‘sahadaki gözüyle’ ve tek endişesi “Söylediklerim samimi duygularımdır. Hayatım boyunca, her alanda objektif olmayı düstur edinmiş olan ben, şuan söylediklerim belki bir taraftar gözüyle subjektif algılanabilir ancak bunun değerlendirmesi iyi yapılmalı” oldu ve devam etti; (şimdi iki nokta koyduğum için cümlelerin tümünü yazacak değilim, meraklısı okusun, sadece birkaç alıntı ile meramımı anlatmak niyetindeyim)</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Diyor ki ciğerim Aykut Kocaman, <b>“Kimin nerelerde olduğu, bulundukları yerlere nasıl geldiği, futboldan anlayan dürüst insanların söz sahibi olamadığı, gerçek aktör olan futbolcuların aslında tamamen piyon olduğu bir ülkede ter akıtarak mücadele vermeye çalışıyoruz”..</b></div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Bir eylem planı içine girmeden önce, özellikle telaşlanmadan tepki vermek için önce bir şeylere inanmamız gerekiyor.. Bu süreçte benim aklımı kurcalayan durum, soru işaretleri değil, Fenerbahçe’nin selametidir.. Kısaca, girişte belirttiğim üzere tatlısu taraftarları şöyle bir kenarda bekleyedursun, bizim işimiz <b>“takımın küme düştüğü gün kombine alacağım”</b> diyen adamlara, daha doğrusu bu özveriyi gösterecek, bu duyguyu yaşayan kişilere ihtiyacımız olduğudur! İçim o kadar rahat ki, endişeli de değilim.. Çünkü –ihtimalden bahsedecek olursak eğer- Chelsea yerine Tavşanlı Linyitspor’la mücadele edecek olmak beni zerre ilgilendirmiyor.. Yüreğim yetiyor benim bunları yaşamaya, sevdam doruklarda çünkü, ne gelirse gelsin! </div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>Demedik mi daha önce, Fenerbahçe sokakta maç yapsa, kaldırımda tribün yaparız diye!</b></div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">O zaman ona göre hareket edilecek..</div><div class="MsoNormal">Fenerbahçe; baba ise ona göre itaat edilecek.. Anne ise o şefkat gösterilecek.. Eğer çocuksa, ensesinden tutup, çıkarılacak bataklıktan! </div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Eğer olumsuz sonuç çıkarsa; kulüp lekelenmez, bizler acısını içimize gömer, gözümüzü kapatır, dişimizi sıkar, daha çok yanında oluruz, daha fazla sahip çıkarız.. </div><div class="MsoNormal">Eğer suçlamalardan aklanırsak; gerisini siz düşünün! Bu hırsı yarattınız, sonuçlarına katlanacaksınız; yüreğiniz yeterse!</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div style="text-align: right;"><i>ve bundan dolayı <br />
biz unuttuk bağışlamayı... </i></div><div> </div><div style="text-align: right;"><br />
</div><div style="text-align: right;"><i>Varılacak yere <br />
kan içinde varılacaktır. <br />
</i></div><div style="text-align: right;"><i>Ve zafer <br />
artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar <br />
<wbr></wbr> tırnakla sökülüp <br />
<wbr></wbr> <wbr></wbr> koparılacaktır..</i>. </div><div style="text-align: right;"><br />
</div><div style="text-align: right;">Nazım Hikmet Ran</div><div style="text-align: right;"><br />
</div><div style="text-align: right;"><br />
</div>Üstadım İslam Çupi'nin 94'te söylediği üzere; <b>"bu abluka dağılacak!" </b>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-50789609616191575462011-06-26T12:02:00.000-07:002011-06-26T12:02:21.017-07:00Bir Norveçlinin Fenerbahçe Deplasmanı Hikayesi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4w86y8PiF8ZbQBoOhDHlsrzmWdlTB6RqefdoHgDlnKHj8uzRI9cpZBrINa-b6bY05AI6-ZShDzNqIzW19Udxg1FiPts59O3tVw1fS5UgVL26metSIi8c_g0gKMZA6goezX8evyUjGs8-q/s1600/morten.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a> <i><br />
</i></div><div style="text-align: center;"> </div><div style="text-align: center;"><i>Vamos Bien (Fenerbahçe) & Kanari-Fansen (Lillestrom) dostluğundan doğan güzel diyalogların sonucunda Kanari-Fansen'in tribün lideri Morten ile olan dostluğumuza müteakip yazdığı Sivas deplasman yazısı aşağıda.. Sözü fazla uzatmaya gerek yok, bu defa kalem Morten'de..</i></div><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4w86y8PiF8ZbQBoOhDHlsrzmWdlTB6RqefdoHgDlnKHj8uzRI9cpZBrINa-b6bY05AI6-ZShDzNqIzW19Udxg1FiPts59O3tVw1fS5UgVL26metSIi8c_g0gKMZA6goezX8evyUjGs8-q/s1600/morten.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4w86y8PiF8ZbQBoOhDHlsrzmWdlTB6RqefdoHgDlnKHj8uzRI9cpZBrINa-b6bY05AI6-ZShDzNqIzW19Udxg1FiPts59O3tVw1fS5UgVL26metSIi8c_g0gKMZA6goezX8evyUjGs8-q/s640/morten.jpg" width="640" /></a></div><br />
<br />
3 yıldır bir Norveçli Fenerli olarak, sonunda benim lanetimin bittiğini söyleyebilirim. Ünvan kıtlığı bitti, ve ben sonunda güçlü kanaryalarla pozitif bir sezon sonu deneyimi yaşadım.<br />
<br />
Şöyle özetleyeyim: Fenerbahçe taraftarı olduğum dönemde klüp tek bir kupa bile kazanamadı, 2009daki sözde Süper Kupa dışında. 2009/10 sezonunun son iki maçına bile geldim -beklentilerle- Kadıköy'de birinci elden şampiyonluk deneyimini yaşamak amacıyla. Bunun nasıl sonlandığını hepimiz biliyoruz... (Tek olumlu yanı arkadaşım Kim'in, biz yanan stadyumdan kaçmaya çalışırken türk polisinin copunu tatması oldu.)<br />
<br />
Mesele değil. Bu yılın başlarında benim sevdiğim (ve bazen çokça nefret ettiğim) şehrim Oslo'yu ziyaret eden Vamos Bien'den ünlü Emin'le tanışacak kadar şanslıydım. Bu zaman Fenerbahçe - Kasımpaşa maçına 13 Kanari-Fansen Lillestrøm üyesini Kadıköy'e getirmemden sadece üç hafta önceydi. Eminle benim kanlarımız uyuştu ve gruplarımızı o gün bir araya getirmeye karar verdik.<br />
<br />
Çoğunuz bu hikayenin nasıl ilerlediğini biliyorsunuz - Vamos Bien ve Kanari-Fansen'in birlikteliği büyük bir başarı oldu ve dünyanın bu soğuk tarafından gelen arkadaşlarım ömür boyu unutamayacakları anılar edindiler. Benim açımdansa Sezgin'in tavsiyesini dinleyip sezonun son maçına gelmeye karar vermek büyük bi deneyimdi, karşılayacak param olmasa bile. Nasıl olduğunu bilirsiniz... bazen iyi bişeyden uzak durmanız mümkün değildir.<br />
<br />
Sezgin ve Sedef'le sezonun son maçından önceki cumartesi buluştuk. Hediyeler alıp verdik (aldığından çok daha fazlasını verdi, ben genelde bu şekil takılırım), ve grubun meşhur kapşonlularından birini hediye olarak alacak kadar da şanslıydım. Bikaç bira içtik, biraz pro evolution soccer oynadık ve stadın yanındaki otoparka doğru ilerledik, otobüs buradan hareket edecekti. İyi bir gündü!<br />
<br />
...ama yaklaşan gece ve ertesi günün klaslığının yanına bile yaklaşamazdı. Daha otoparkın orada bile, herkes beni karşıladıkça evimde hissettim. İngilizce bilip bilmemelerinin önemi yoktu, benimle ilgileniyorlardı. Haluk, Sedar, Hatice, Emin, herkes - otobüsü beklerken hepsi beni yanlarına çağırıp bira ikram edip sohbet ediyorlardı. Misafirperverliği kimse Vamos Bien gibi uygulayamaz, bunu bilir bunu söylerim.<br />
<br />
Otobüse bindik ve işte gidiyoruz. Sezgin, Şükrü, Emre ve Evren arka koltuğu ele geçirdiler ve aynen Norveç'teki arka koltuk tayfası gibi davranmaya başladılar - grup elemanlarını ve yolcuları taciz eden şarkılar söylerken sert içkiler içmek! Çok sevecenler, bunu söylemeliyim. Votka, tekila... Kutu efeslerim yüzünden kendimi biraz kadınsı hissetmeme bile sebep oldular. "Tam bir gösterişli avrupalısın" dediler. Ama bütün bunlar ilk molamızda değişti. Otobüsteki herkes inip benzincinin tuvaletine giderken ben "gösterişli" imajımdan kurtulmaya karar verdim ve tuvaletin girişinin yan tarafına, dışarıya, işemeye karar verdim. Ben, "gösterişli" ha? Öyle bişey yok...<br />
<br />
İçiş devam ediyor ve Ankara'yı geçmemiz çok sürmüyor. "Bu yolculuk hemen bitecek" diye sessizce düşünmeye dalmışken arkadaki tayfa son 20 yılın (kabaca bir tahmin, şarkıları biliyor olma ihtimalim yok) her türk pop hitini seslendirmeye devam ediyor. Benim zirve anım ise "Mor Menekşe"yi söylemeye başladığım an oluyor. Hesapta Türkçe bilmeyen bu herif de kim şimdi? Kafayı yemişin teki! Arka tayfa uykuya dalıyor ve "bu yolculuk hemen bitecek" düşüncesi en az üç sonsuzluk gibi bir yolculuğa dönüşüyor. Gereksizce uzun olduğum için bir otobüs koltuğunda uyuyamıyorum, yani sıçtım. Sedar'a ve Haluk'a dönüyorum bi süre ama ne kadar nazik olsalar da erken saatlerdeki parti hissi şimdi buralarda değil.<br />
<br />
Sezgin ve tayfa uykuya daldıktan sonra onların derin bir komada olduklarını ve Sivas'a varana kadar kendilerine gelmeyeceklerini düşünüyorum. Dostum, yanılmışım... Otobüs duruyor ve birden hepsi dışarıya çıkıyor. "Morten, biraz çorba içicez" diyorlar. Bu da neydi şimdi?! Saat sabahın 6sı ve iki saat önce hepinizin kafası beton gibiydi. Çorba mı?! Yolculuğun geriye kalanının özeti bu şekilde. Her iki saatte bir otobüs duruyor ve hemen hemen bir öncekinin tamamen aynısı olan bir yere bi iki kase çorba ve tabi ki çay içmek koşturuyor bütün otobüs. Bu noktaya kadar kültürel farklar tamamen görünmezdi ama şimdi herşey tuhaflaştı.<br />
<br />
Bu bi süre daha devam ediyor ve Sivas şehir sınırına ulaşıyoruz. Ve tabi ki burada bizi bi tabur polis bekliyor. Herkes otobüsten iniyor ve aramaya başlıyorlar. Otobüs tıka basa alkol doluydu ama polisler otobüste bi kaç dakika geçirip bizi yolladılar. Ne bulmayı umduklarını tanrı bilir ama kimin umurunda, Sivas'tayız ve yakında şampiyon olucaz!<br />
<br />
"Kimse gruptan kopmasın" diyor Haluk Başkan eve dönmeden önce son kez otobüsten inerken. Onun lafı buralarda kanun gibi, ve bu Vamos kapşonlusu giyen 50 kişinin bütün gün Sivas sokaklarında dolaşmasıyla sonuç buluyor. Şehrin her yerine stickerlar yapıştırılıyor, kongre binası gibi tarihi yerleri görme fırsatı buluyorum ve kısa bi süre sonra yemek yiyebileceğimiz bi yer buluyoruz. Maç günü Sivas'ta 50 kişiye nasıl masa bulursun? Vamos Bien'e sor.<br />
<br />
Sadece restoran bulmakla kalmadık, Sivas'ın belediye başkanıyla tanışma imkanı da bulduk. Merhaba demeye gelmiş nedense - sanırım bizim bu radikaller düşündüğümden daha sıkı bağlara sahip. Ve yemek için anlaştığımız fiyat süperdi. Çorba, sivas köftesi ve "içebildiğin kadar içecek" sadece 10 lira. Yemek miktarı çok fazlaydı. Norveç'te bu fiyata döner dürüm bulursan şanslısın, ve bunu abartmıyorum.<br />
<br />
Maç zamanı! Stada doğru yürüyoruz, arada devasa bayrağı bana veriyorlar. Benim için çok gurur verici bi an, tabi ki. Ama Kanari-Fansen pankartını belime sarıp stada sokmayı başardığım an daha gurur vericiydi. Ama Şükrü'nün çitlere tırmanıp Vamos Bien pankartının yanına Kanari-Fansen pankartını astığı zaman duyduğu gururun yanına bile yaklaşamam. Buna Kanaryan Kardeşliği diyesim geliyor ama burada iğrenç bir yan anlam var, bilmem anlatabiliyor muyum. (anti'nin notu: Kan"aryan", aryan, saf kan kelimesinin iğrenç çağrışımından bahsediyor) Herneyse: Haydiiiii!<br />
<br />
1-0! Santos. 1-1. Siktir. 2-1!!! Selçuk?! 3-1! KESİNLİKLE ŞİMDİ! Alex, bu arada. 3-2. Lanet olsun... 4-2! Yobo, bazen seni seviyorum! Kıyamet! Heryerde meşaleler, neler oluyor? Laylaylaylay ŞAMPİYON! Sonra Erman bi gol daha atıyor, 4-3. Haydaaaa, her şey tekrar cehenneme geri mi dönüyor? Mümkün değil. Son düdük çalıyor. Şampiyon Fener! İnanamıyorum, resmen inanamıyorum. Bir yıl önce oradaydım. Hayal kırıklığına tanık oldum ve onu hissettim, isyan deneyimini yaşadım. Biber gazı yedim ve dibe vurdum. Ve şimdi tekrar buradayım. Şampiyonuz. Şampiyonluk gerçekten geliyordu. EVET! Sahaya giriyoruz, dans ediyoruz, gülüyoruz, sarılıyoruz, resimler çekiliyoruz ve hayatımızın anını yaşıyoruz.<br />
<br />
Eve dönüş pek de pürüzsüz olmuyor, şöför bile kesinlikle manyaktı ve bariz bi şekilde %100 ayık değildi. Ama bi yandan da, kim ayıktı ki? Son bi kaç saati benim bariz heyecanımdan dolayı Lillestrøm şarkıları söyleyerek geçiyoruz, ve her şeyin üstüne, Sezgin 1996 şampiyonluğunda onlarla olan bayrağı bana uzatıyor. "Bu artık senin" diyor ve şaka yapmadığı kesin. Ne diyeceğimi bilemiyorum, çok fazla gibi geliyor ama biliyorum ki o ve diğerleri bunu istiyor, bu yüzden ona iyi bakacağıma söz veriyorum ve güzelce katlıyorum. Şimdi o bayrak Åråsen stadında Kanari-Fansen'in merkezinde, ve bu sezon boyunca kilit maçlarda sahne alacak!<br />
<br />
Büyüleyici yolculuğum bi kaç saat sonra son buluyor. Otelde belki ancak 30 dakika uyuyabiliyorum ve ihtiyacım olan duşu alıyorum. Yoğurtçu Parkı'nda buluşuyoruz ve şampiyonluk kutlamları için stada gidiyoruz. Daha fazla tebessüm, daha fazla sarılma, daha fazla meşale, daha fazla saha işgali - kısaca, daha fazla Fenerbahçe tutkusunun alameti farikası! Parka geri dönüş, bi kaç bira daha ve sabah erkenden uçağım olduğu için vedalaşmalar.<br />
<br />
Bunu eve varışımdan üç hafta sonra yazdım ama zihnimde Kadıköy'ü asla terketmedim. Şampiyonlar Liginde görüşürüz!<br />
<br />
MortenSoldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-65333655459829914212011-06-04T18:54:00.000-07:002012-10-21T07:26:12.550-07:00Bir Beşiktaşlının Gözünden; Alex de Souza!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFNZkbgqn2YqbaDWfftHBZ1j0qBvsKZosswJa0CFc1L6Y6MgtwiKdK0evUDX1Je8DVJnF6D-c394mpThzKKi60kLfm7MbRTI7DD29YdJ77zaGKFU7nuOAq2DMFrI_h7TXHHcRqQen9Em7X/s1600/alex-de-souza-yumruk-hirs_b.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="220" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFNZkbgqn2YqbaDWfftHBZ1j0qBvsKZosswJa0CFc1L6Y6MgtwiKdK0evUDX1Je8DVJnF6D-c394mpThzKKi60kLfm7MbRTI7DD29YdJ77zaGKFU7nuOAq2DMFrI_h7TXHHcRqQen9Em7X/s320/alex-de-souza-yumruk-hirs_b.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Futbol, üzerine yazılası bir çok konuyu içinde bulunduran, asıl başarıyı sadelik ile yakalıyabileceğin<br />
ender şovlardan biridir. Bu şovu karanlık gökyüzünde aydınlığı temsil eden 'yıldız' sıfatı ile<br />
taçlandırdığımız futbolcular yerine getirmektedir ya da getirmeye çalışmaktadır. Peki günümüz Türk<br />
futbolunda asırları devirmiş futbol şirketlerinin her transfer ettiği futbolcu için 'yıldız' sıfatı kullanılması<br />
hiç mi rahatsız etmiyor biz futbol severleri? Ulusal düzeyde olası rakiplerinin takımında istemediği<br />
oyuncular bir başka takım için nasıl 'yıldız' sıfatı ile süslenebilir?<br />
<br />
Benim futbol anlayışıma göre 'yıldız' sıfatı, bir çoğunun içinde en çok parlamayı başarabilenlere, farkını istikrarlı parlayışı ile gösteren önünü kapatan kısakançlık ve kibir bulutlarının arasından bile ben burdayım diyebilene yakışır. Şüphesiz aklıma gelen ,fikrimi destekleyen, gözlerim ile her bir adımını ve her bir bakışını takip ettiğim, futbolu bilmeyenlerin bile ismi söylendiğinde sadece oradan buradan duydukları ile portresini zihninde resmedebilceği kişi <b>Alexsandro de Souza</b>’dır.<br />
<br />
Hangi takımın oyuncusu olduğu, hangi renkteki formayı terinin son damlasına kadar ıslattığı ya da sonuna kadar hak ettiği ücretinin, hangi şirket tarafından karşılandığı umrumda olmadan sevdim ben Alex’i. Saygı duyulası ciddiliği ile sahada olduğu herbir saniye biraz daha kamaştı gözümde. Umutsuzluğun yeri olmayan mücadele meydanlarında beynindeki her bir hamleyi cesurca sergiledi ayakları, umut verdi oynadığı takımın izinden giden binlerce insana. Mutlu etti kendini, eşini, sevenlerini. Hiç yarı yolda bırakmadı.Yıllarca hep alternatifleri düşünüldü, karşılaştırıldı... Emsalleri Arap ülkelerinde isimlerini bir yıllığına satarken, o tarihe altın harfler ile yazdırmaya devam etmeyi seçti.<br />
<br />
İnsanların anlamadığı bir nokta var. Zirve ulaşılası birşeydir, tamam. Erişilebilirliği hırs verir, azim verir, kabul. Her yükseltinin en yüksek yeri en sivri olduğu noktadır ve onun üzerine ne koyarsanız koyun dengeleri bozulur. İşte 'Alex' orasıdır. Çok isterim ki o noktalarda seyir eden bir çok oyuncu kalite katsın ligimize. Malasef gerçek şudur ki Türkiye Futbol Ligleri Alex gibi bir oyuncu görmemiştir. Alex gibi bir kişilik barındırmamıştır!<br />
<br />
Şimdi üzülüyorum gelecek nesiller için. Endüstriyel futbolun yeni yıldızları malasef onun gibi değil. Belki de oynadığı bölgenin en iyisi olarak anılacak yıllarca ama izlenemiyecek çıplak gözle... Şimdi üzülüyorum kendim için, 2004 yılından önce ne halt yiyordum ki bilmiyordum adını izlemiyordum zekice futbolunu.<br />
<br />
Ne olursa olsun ben şanslı hissediyorum kendimi, egolarımı yıkıp gerçek bir futbolcuya hayranlık besliyorum. Gerçek bir kişiliğe saygı duyuyorum. İşte bu neden ile teşekkür ediyorum Fenerbahçe'ye, teşekkür ediyorum Alexsandro De Souza’ya...<br />
<br />
Saygılarımla;<br />
<i><b>Göktuğ GÜRE</b></i>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-13880050969617570962011-05-27T17:29:00.000-07:002011-05-27T17:34:32.898-07:00Haber ve Bir Fırça..<div class="ii gt" id=":8n"><div id=":8o"><div class="MsoNormal"><span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;">28 Mayıs, saat şuan 03:29,<b> Ahmet Giritli</b> aradı..</span></span></div><div class="MsoNormal"><span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;">Blog'u kontrol etmiş; takım şampiyon oldu, yazmışımdır birşeyler, belki bir makale, şiir, film replikleri, yok tabi, yazamadım.. Rakı içiyor şuan, yanına meze olsun okunacaklar diye düşünmüş.. </span></span></div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;">Birşey göremedi haliyle..</span></span></div><div class="MsoNormal"><span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;">Fırça yedim, kapattık telefonu..</span></span></div><div class="MsoNormal"><span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;">Aşağıdaki şiiri gönderdi az önce, bir kaç cümle iliştirerek..</span></span></div><div class="MsoNormal"></div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><span style="font-size: small;"><b><span style="color: #222222; line-height: 115%;"><br />
</span></b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3coDKTMD8C1IzUesEoxXVriSrQkULZtkpgfRURm0nZu2uI-SWd8zGiXgrUe9VUzTSu7JWnWM8TY-qyhKZnwHyHO3fCxoRabwTG7JUPb68VeiqEqBCt6BJjxhWAWbdv8piKaOxi7nhHvV0/s1600/naz%25C4%25B1m.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3coDKTMD8C1IzUesEoxXVriSrQkULZtkpgfRURm0nZu2uI-SWd8zGiXgrUe9VUzTSu7JWnWM8TY-qyhKZnwHyHO3fCxoRabwTG7JUPb68VeiqEqBCt6BJjxhWAWbdv8piKaOxi7nhHvV0/s200/naz%25C4%25B1m.jpg" width="160" /></a></div><div class="MsoNormal"><div style="font-family: Verdana,sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b><span style="color: #222222; line-height: 115%;">HABER</span></b></span></div><span style="font-size: small;"><b><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> </span></b><b><span style="color: #222222; line-height: 115%;"><br />
</span></b></span></div><div style="text-align: center;"><div style="text-align: left;"><span style="font-size: small;"><b><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> </span></b></span><span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;">Onlardan haber geldi.</span><span style="color: #222222; line-height: 115%;"></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> Oradan</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> onlardan.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> Gömlekleri kirli değil</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> çatık değilmiş kaşları.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> Yalnız biraz</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> uzamış tıraşları.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> "Yandık!"</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> dememişler.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> Dayanmışlar biliyorum.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> "Dayandık!"</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> dememişler.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> Gözleri gülerek</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> bakıyorlarmış adama.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> Şakaklarında taze bir yara varmış ama,</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> çatık değilmiş kaşları.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> Yalnız biraz</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> uzamış tıraşları....</span></span></div><span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"></span></span></div><div class="MsoNormal"><span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"> <b><br />
<br />
Nazım Hikmet</b></span></span></div><div class="MsoNormal"><span style="font-size: small;"><b><span style="color: #222222; line-height: 115%;"><br />
</span></b></span></div><div class="MsoNormal"><span style="font-size: small;"><b><span style="color: #222222; line-height: 115%;"><br />
</span></b></span></div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"><i>Fazla söze ne hacet...</i></span></span></div><div class="MsoNormal" style="color: #444444; font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: small;"><span style="line-height: 115%;"><i>Bu şiirin kimler için ve ne zaman yazıldığının bilgisini yazana Nazım’ın bir şiir kitabı armağan edilecektir…</i></span></span></b></div><div class="MsoNormal"><span style="font-size: small;"><span style="color: #222222; line-height: 115%;"><i>Bakalım kim ne kadar Nazım aşığı ve kim ne kadar Nazım takipçisidir...</i></span></span></div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><span style="font-size: small;"><b><span style="color: #222222; line-height: 115%;"><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;">Ahmet Giritli </span><i><br />
</i></span></b></span></div></div></div>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-53806195323708617162011-04-23T06:21:00.000-07:002011-04-23T06:27:46.597-07:00Fenerbahçe'ye 'Kennet'lenmek..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSzdrqymrvgzkWb5ISy6IX3fa5I3xmXK-mJ9JTFwvFaPUVefz_R1c4FE4ifQJBmIyI1RhFwo_H-1vAwKZW3ybt7gy_u_ulTnJJhIiMGf37UCN1hbjTSihy3yvXIBMt3hnErqmtkfTNc_H0/s1600/vamos+fener.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSzdrqymrvgzkWb5ISy6IX3fa5I3xmXK-mJ9JTFwvFaPUVefz_R1c4FE4ifQJBmIyI1RhFwo_H-1vAwKZW3ybt7gy_u_ulTnJJhIiMGf37UCN1hbjTSihy3yvXIBMt3hnErqmtkfTNc_H0/s400/vamos+fener.jpg" width="400" /><br />
</a></div><i><b>Pbox'ın tüm hikayesi,</b> Musa Anter'den Gökay Iravul'a</i><br />
<br />
<br />
Futbola tutkun olduğumu söylemeliyim. Bu bir tür bağımlılık. Ama biri gelip bana hangi takımı desteklediğimi sorsa, daha çok oyunun kendisini, bütün tiyatroyu, maçları, ligleri, taraftarları, stadyumları ve oluşan atmosferi desteklediğimi söylerim; tüm bunlar oyunu daha cazip hale getiriyor. Her yıl canlı futbol izleyebilmek için birçok yeri dolaşıyorum, gerek Glasgow’da Old Firm’ü, gerek Şampiyonlar Ligi’nde pek önemli olmayan grup maçlarını, gerek Bundesliga 2’de Millerntor-Stadion’da bir St Pauli maçını, gerekse kirli hava ve yoğun yağış altında bir Belçika 3. lig maçını. Nerede iyi futbol varsa, ben de oradayım.<br />
<br />
Yarım düzine kadar uluslararası iyi ve pek iyi olmayan takım takip ediyorum, ama herhangi bir takım için bağlanmış değilim; herhangi biriyle “biz” moduna girmiyorum. Artık değil. Stockholm’de yaşarken, yıllar boyu aktif bir Hammarby IF taraftarıydım, ama herşey 2001 yılında değişti. İlk olarak takım, bir Amerikan “eğlence şirketi” ne satıldı. Sonra ben Oslo’ya kalıcı olarak yerleştim, ve işler birden tersine döndü. Daha sonra Hammarby, görkemli yenilgilerle dolu 112 yılın ardından İsveç şampiyonu oldu ve takım ‘koftan’, başarı meraklısı taraftarları kendine çeker oldu, ve bunlar her zaman rüzgara karşı yürümüş eski cefakar taraftarları silip atmaya zorladı. Şimdi takımı tabii ki takip ediyorum, ama biraz uzaktan, her iki anlamda da.<br />
<br />
Peki benim Fenerbahçe hikayem nedir? Öncelikle söylemeliyim ki Fenerbahçe ile ilgili herhangi bir yerel veya alışılmış bir ilişkim yok. Demek istediğim, takımla ilişkim herkes tarafından bilinen rastgele olaylara tabi (Bilirsiniz, bir çocuk 7. yaşgününde bir Stoke forması alır, diğeri mavi rengi sever ve Chelsea’ye tutulur, Norveç’te yaşayan bir diğer Türk çocuğu Bursaspor’u destelemek ister çünkü ailesi oradandır, ama babası onun Galatasaray’ı tutması için baskı yapar... vb). Ayrıca eklemem gerekir ki, Türk futboluyla ilgili merakım oldukça yeni. 90’ların ortasından önce, Türk futbolu hakkında hemen hiçbirşey bilmiyordum. Sanırım ilk farkındalığım, Türk futbolunun uluslararası bir patlama yaptığı zamandı. Milli takım başarılı olmaya başladı, ve Hakan Şükür birden şöhretlendi. Bundan önce, açıksözlülükle söylemek gerekirse, Fenerbahçe’yi Ferencvaros’dan ayıramazdım. Ve Beşiktaş mı? Portekiz takımıydı değil mi? Ya da Brezilya? Hehe.<br />
<br />
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTsLRxVmEZye16TEnuX_jGZscpwzx5sKHQ_EuiXsqDCnLtEljiu2DhSt2IhvymXeE0sgw5t_gfeex3aGq5LaveyFKO0aWXaoVzQ7DvlANJCc66s9gfEuh7GMgcXvh7tlJl7QmWsO0wVuWa/s1600/Musa-Anter.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTsLRxVmEZye16TEnuX_jGZscpwzx5sKHQ_EuiXsqDCnLtEljiu2DhSt2IhvymXeE0sgw5t_gfeex3aGq5LaveyFKO0aWXaoVzQ7DvlANJCc66s9gfEuh7GMgcXvh7tlJl7QmWsO0wVuWa/s1600/Musa-Anter.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Musa Anter</td><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br />
</td></tr>
</tbody></table>Nasıl bir Fenerbahçe taraftarı olduğumun hikayesi aslında bir dizi şans eseri rastlantıya bağlı. Hikayem eskiden yaşadığım Eskilstuna’dan başlıyor, Stockholm’e 1 saat uzaklıkta küçük bir kasaba. Aynı zamanda yerel pizzacı Anter Anter’i (Kürt şair ve aktivist Musa Anter’in en büyük oğlu) kapsıyor, ve tabii ki kasabanın futbol kahramanı Kennet Andersson’u, ve futbol oynamayı öğrendiği klüp IFK Eskilstuna’yı, ki bu klüp benim de çocukken futbol oynadığım klüptü.<br />
<br />
<span id="goog_312228866"></span><span id="goog_312228867"></span>Bildiğim hikaye, 1945 doğan ve belli bir dönem Kadıköy’de büyüyüp okuyan Anter Anter’in, ilk olarak Fenerbahçe’de genç takımında ve daha sonra 2. Lig’de Kasımpaşa forması altında profesyonel futbol oynadığı. 1969’da Türkiye’den İsveç’e yerleşmiş, ilk olarak Uppsala’ya, daha sonra da 1981’de Eskilstuna’ya. Burada, popüler bir pizza restoranı açıp aynı zamanda bir dönem teknik direktörlük yaptığı IFK Eskilstuna genç takımının bir parçası olmuş. Bu, 1982’de Kennet Andersson ile ilk kez tanışmasına vesile olan bağlantı. Daha sonra bu ikili iyi arkadaş olmuşlar. Kennet sadece uzun bir adam değil, aynı zamanda bir pizza canavarı... Ve, Anter Anter’in kendisine göre, yaptığı pizzalar Kuzey Avrupa’nın en iyileri!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3BCSQ5W_NMnlHlWgI9UjQ_mC6CvoHwtM3BebDQhV65ZViObZoZZscMJOAJHU3TvGAYQtung97O6FTAk0gHKxbpKjkBUxtZhWb0axpxcCZI9Re-LGs7iWxR7L9jvZE2HUwyu9vZHx34m5C/s1600/andersson.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3BCSQ5W_NMnlHlWgI9UjQ_mC6CvoHwtM3BebDQhV65ZViObZoZZscMJOAJHU3TvGAYQtung97O6FTAk0gHKxbpKjkBUxtZhWb0axpxcCZI9Re-LGs7iWxR7L9jvZE2HUwyu9vZHx34m5C/s1600/andersson.jpg" /></a></div>Kennet, gittiği takımlarda giydiği ilk formayı Anter’e hediye edermiş. Bu formalar Anter’in restoranını süslüyor. Anter de yaptığı pizzalara Kennet’in oynadığı klüplerin adını koyuyor. Restoranında bir Mechelen, bir Bari, bir Bologna ve tabii ki... kariyerinin sonlarında bulunduğu bir Fenerbahçe sipariş edebilirsiniz. Eskilstuna’daki söylenti şudur ki, Anter Fenerbahçe’yle anlaşması için Kennet ile konuşan anahtar kişidir. Başlangıçta Kennet, Fenerbahçe’nin teklifini reddetmekte pek emindir, ama Anter fikrini değiştirmesini sağlar. Diğer bir söylenti de, Anter’in bütün bu olayın arkasındaki adam olduğu. Bunu onun kendisine sormak istedim ama, oğlundan öğrendiğime göre artık emekli olmuş ve 2011 Şubat’ta Kuzey Irak’a yerleşmiş.<br />
<br />
Bu söylentiler ne kadar doğru bilinmez ama, Kennet Andersson’un Fenerbahçe’de oynamaya başlamasıyla birlikte, klübe olan ilgim yavaş yavaş oluşmaya başladı. Onu ve takımın sonuçlarını her haftasonu takip etmeye başladım, tıpkı Kennet Bologna ve Mechelen’de oynarken yaptığım gibi. Onun bir röportajını okuduğumda, bir nokta çok ilgimi çekmişti: sadece Fenerbahçe Klübü’nü değil, İstanbul’u da çok övüyordu; şehri, yaşadığı en ilginç yer olarak tanımlıyordu. Aynı zamanda klüpteki tecrübesinin ve şehrin onu insan olarak nasıl büyüttüğünü, ve hatta bunun futboluna olan etkiden daha fazla olduğunu söylüyordu. Bu onun profesyonel olarak son 2 yılıydı. İlk sezonu olan 2000-01’de Türkiye Şampiyonluğu’nu yaşamıştı.<br />
<br />
Bugün, 10 yıl sonra, Fenerbahçe bir başka şampiyonluk için yarışırken, takıma olan ilgim, Vamos Bien sağolsun, yoğunlaştı. Futbolun yanı sıra, aynı zamanda politik aktivistliğe de bir ‘bağımlılığım’ var. Bu, hemen hemen futbol tutkum kadar eski. Aslında futbol ve aktivizmin karışımına daha çok bağımlıyım: futbol stadyumunda politik tezahüratlar yapmak, gösterilerde futbolvari tezahüratlar haykırmak; politik kültür ve tribün kültürünün karışımı. Partigiani Livornesi Scandinavia (İskandinav Livorno Partisanları)’nın bir üyesiyim. Fenerbahche hakkında, ilk defa PLS’nin websitesinden haberdar olmuştum. İki sene önce İstanbul’a gelme planı yaparken grubun isminin Vamos Bien olarak değiştiğini öğrendim – bunu da aslında İngilizce Wikipedia’nın Fenerbahçe başlığında görmüştüm.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPC_KnYx7SrTXOGKygnl5mCsoU_v-JrAzuYNzv1ncZ84i9Ggtz4hmv7jbB4Lwq9Lh30h7Xe343BEsqVyDxoHlJxrjyBcRWAZ0Wuc701FLiabU84L4v1v-mmYHmubvlwAoSkw8eKNXAsluq/s1600/kdf.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="49" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPC_KnYx7SrTXOGKygnl5mCsoU_v-JrAzuYNzv1ncZ84i9Ggtz4hmv7jbB4Lwq9Lh30h7Xe343BEsqVyDxoHlJxrjyBcRWAZ0Wuc701FLiabU84L4v1v-mmYHmubvlwAoSkw8eKNXAsluq/s320/kdf.jpg" width="320" /></a></div>Vamos Bien ile olan ilk temasım harikaydı. Forumda okuduğum çeşitli manifestolar ve görüşler ilham vericiydi. Çoğu sol ultras grubunun yaptığı gibi Daire İçinde A, yanına bir ACAB, ve muhtemelen tepeye de bir Che resmi yerleştirmekten öte, şimdi, bu alışılmış sembollerin ötesinde gerçekten ciddi birşeyler söyleyen bir grupla karşılaşmıştım. Ve yine, birçok ultras grup ırkçılık ve faşizmle mücadelede gerçekten iyi işler yapıyor, özellikle Livorno-Celtic-St Pauli ekseninde. Ama Vamos Bien, diğer sol grupların bazen hedefi kaçırdığı seksizm, homofobi ve milliyetçilik konusunda da görüşler sunuyordu. Aynı zamanda “Irkçı doğulmaz/Irkçı olunur” pankartı, “Kara Deryalarda Bir Fenersin” bağlantısı, Youtube’daki neşeli videolar hoşuma gitmişti, ve çoğu Vamos Bienli’nin orta yaşlı olması, tıpkı benim gibi, hehe.<br />
<br />
Vamos Bien’in uluslararası aktivitelerde daha çok tanıtılmasını istiyorum, Mondiali Antirazzisti gibi. Geçen sene, içimizden birkaçımız oraya giderek küçük bir tanıtım yaptık, yani kapı artık açık. Birkaç senedir PLS-Klanen(Valeranga Oslo taraftar grubu)-Copenhagen ve Livorno’dan tayfayla oraya gitmek istemenin üzerine, orada olmak harikaydı. Eğer progresif işçi sınıfı sporuyla, genel anlamda ultras tribün kültürü ve politik aktivizimle -bira ve müziği de dahil edip- ilgileniyorsanız, gerçekten sıradışı bir deneyim. Kaçırılmaması gerek. Sadece İtalya’da.<br />
<br />
Bu arada, yakında, 1 Mayıs’ta İstanbul’da olmayı dört gözle bekliyorum. Taksimde bir milyon insan ve Vamos Bien’le tıklım tıklım bir Şükrü Saraçoğlu Stadyumu... Tıpkı Mondiali Antirazzisti gibi, sol ultrasın cennetinde olmak gibi birşey. Anter Anter’i de 1 Mayıs’ta orada görmek isterdim, ama uzun yıllardır üzücü bir şekilde Türkiye’ye girmesine izin verilmiyor; ne arkadaşlarıyla görüşmesine, ne babasının mezarını görmesine, ne de en sevdiği futbol takımını izlemesine. Belki onunla başka güzel bir günde buluşuruz.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEioE3z5uY-oqt1gdbBo9BMm9Uf_c3TawUx3yizrzFF2SnvJ6y1jSbV6BivyaBVckGYQLwlQOZk5S57Cam8gtXv-KacxTFN1iyF4DvhrSZMowWzT1iD-2-_SwFZxVEwMn5AbtQWvjkb9nmzj/s1600/g%25C3%25B6kay+iravul.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="145" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEioE3z5uY-oqt1gdbBo9BMm9Uf_c3TawUx3yizrzFF2SnvJ6y1jSbV6BivyaBVckGYQLwlQOZk5S57Cam8gtXv-KacxTFN1iyF4DvhrSZMowWzT1iD-2-_SwFZxVEwMn5AbtQWvjkb9nmzj/s200/g%25C3%25B6kay+iravul.jpg" width="200" /></a></div>Toparlamak için, birkaç kelime de Fenerbahçe’yi Oslo’dan takip etmek üzerine: Maçları Ocean adında bir Türk futbol pub’ında izliyorum. Ocean’da yaklaşık 50 maç izledim, yani takımı artık iyi tanıyorum, hatta ufak Gökay Iravul’u bile! Pub Mustafa ve Mehmet isminde iki kardeş tarafından işletiliyor. Aileleri Karadenizli. Mustafa Trabzonspor’u tutuyor, Kadıköy geçmişi olan Mehmet ise Fenerbahçe’yi. Bu durum bu günlerde oldukça gerilmiş durumda...<br />
<br />
<br />
<br />
Her maçı 5-20 kişi arası bir kalabalık olarak izliyoruz, genelde derbi ve final maçlarında kalabalık oluyor tabii ki. Oslo’daki Fener taraftarları oldukça muhafazakar, ve izlenimime göre hiçbiri İstanbul’dan değil. Oslo’da tanıdığım İstanbullu Türk solcular, Fenerbahçe’yi tutmuyor; daha çok diğer İstanbul takımlarını tutuyorlar. Fenerbahçe’yi aktivist arkadaşlarıma aşılamak için oldukça dil döktüm, özellikle Klanen’deki tayfaya. Çoğu, tanınan antifa-aktivistleri ve mükemmel bir futbol anlayışları var, ama bir Kennet ve Anter hikayeleri yok; yani Fenerbahçe üzerine bir ilgi oluşturmaları oldukça zor. Hayat çok çetin, kim Fenerbahçe’ye ‘Kennet’lenmenin karışık olmayan bir durum olduğunu söyledi ki?<br />
<br />
Sevgiler,<br />
Pbox<br />
<b><br />
<i>Bu arada, Anter Anter hakkında doldurdukları boşluklar için Partigiani Livornesi Scandinavia’dan Ekim Çağlar ile kardeşim Iya Karna’ya, ve çevirmenim <u>Emin Karabal</u>’a teşekkürler!</i></b> <span style="color: silver;"><br />
</span>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-81032617296531546722011-04-23T05:55:00.000-07:002011-04-23T05:55:49.163-07:00Bloguma Dokunma!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtiMTJlx-dqiiENo8V8Y4zvf-EixTRmBXrY_wwxNRaZCYalihFgsknksLWv2xY3E-wIJVADEtRC7Peon4l1XL8AqJdYGmObgAe8HgpPO6WiEVb9dAOJBtG2JDV_anLC5dl7k2flWGo9Sjz/s1600/bloguma+dokunma.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtiMTJlx-dqiiENo8V8Y4zvf-EixTRmBXrY_wwxNRaZCYalihFgsknksLWv2xY3E-wIJVADEtRC7Peon4l1XL8AqJdYGmObgAe8HgpPO6WiEVb9dAOJBtG2JDV_anLC5dl7k2flWGo9Sjz/s400/bloguma+dokunma.jpg" width="400" /></a></div>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-33609523186193773612011-02-07T15:37:00.000-08:002011-02-07T15:53:25.112-08:00Galatasaray'ın 315 metrelik Pankartı<div style="text-align: center;"><i>"106 senelik tarihi‚ kimsenin yanına bile yaklaşamadığı sayısız başarıları‚ müzesinde rakiplerinin iki katı kupası olan ilk ve teklerin takımı‚ var olduğundan beri Türk olmayan takımları en çok yenen Türk takımı‚ ülkesinin medarı iftiharı‚ UEFA ve Süper Kupa sahibi‚ dünyanın en büyük taraftar oluşumu Ultraslan´ın gururu‚ 1481´den beri kültürün simgesi‚ 1905´ten beri sporun beşiği‚ anlı şanlı Galatasaray"</i></div><br />
Tebrik ederim; tribüne dair yapılan her işe saygı duyduğum gibi bu verilen emeğe de saygı duydum.. Lakin neden kolpa iş peşinde olursunuz hiç anlamam.. Pankart olarak yazılacak söz var, yazılmayacak söz var.. Örneğin "<b>müzesinde rakiplerinin iki katı kupası olan</b>" nedir? İstatistik bilgi verebilecek bir mercan var mı aranızda? Peki "<b>dünyanın en büyük taraftar oluşumu Ultraslan</b>" sözünün altını doldurabilecek bir babayiğit var mı oralarda?<br />
<br />
Tamamen "yaptık" diyebilmek için yapışmış bir iş bu ve keşke bu emeğe yazık etmeyip daha dokunaklı bir iş çıkarsaydınız.. Kolpa, yalan, sahtekarlık gibi işlerin peşinde olmasaydınız mesela, ciddi anlamda yürekten tebrik ederdim..<br />
<br />
Üç beş pankartı birleştirip "en uzun" sıfatına nail olmak neyi değiştirecek? Averajınızı eksilerden artıya mı taşıyacak mesela? Takımı ateşlemesi durumu? Sanmıyorum..<br />
<br />
Demem o ki canlar, biraz delikanlılık cilde iyi gelir..<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjeNcKzjyxlkp9VagRvkiQnko8Wx1MjoM_JCskz9-VSQW3NFZA4KEvcFIFdm2dt_Wzlz8Hiizo6VcyY11qz4uKLX978WPZ0FDJIz68UGZtIxAK__sJT9gkioRZQGys6gyoQR5B1CfXbXgNe/s1600/gs+pankart2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="151" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjeNcKzjyxlkp9VagRvkiQnko8Wx1MjoM_JCskz9-VSQW3NFZA4KEvcFIFdm2dt_Wzlz8Hiizo6VcyY11qz4uKLX978WPZ0FDJIz68UGZtIxAK__sJT9gkioRZQGys6gyoQR5B1CfXbXgNe/s320/gs+pankart2.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikey0KOxxrc-NEYNvocubKqorT8xDwUIZTY9zb2Owqfin4i2h8Y391ya4lEIM3_oK5tTWl9v-vv2Npupi-n43sjYKrHFagfsq9So9BN4JukQur1tBnVoyouRAtlKN0e2pB3SGEVi1HP7Be/s1600/gs+pankart1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="151" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikey0KOxxrc-NEYNvocubKqorT8xDwUIZTY9zb2Owqfin4i2h8Y391ya4lEIM3_oK5tTWl9v-vv2Npupi-n43sjYKrHFagfsq9So9BN4JukQur1tBnVoyouRAtlKN0e2pB3SGEVi1HP7Be/s320/gs+pankart1.jpg" width="320" /></a></div><br />
<br />
<i><br />
</i><br />
<i><br />
</i><br />
<i><br />
</i><br />
<i><br />
</i><br />
<i><br />
</i><br />
<div style="text-align: left;">Müze, kupa, en büyük spor kulübü filan demek?</div>Sadece Fenerbahçe - Galatasaray arasında ki 'tüm' branş galibiyetlerinde skor elde eden oyuncularımızın baş harfini yazarsak kaç metrelik pankart olur? Tamam kabul ediyorum komik tabi ama en azından 'gerçek' olur, 'harbi' olur, 'uzun' olur en önemlisi 'kalın' olur, 'işlevli' olur filan.. TOKİ mi yaptırıyor bu pankartları size anlamıyorum ki..<br />
<br />
Hadi bakalım şimdi boş işlerle uğraşmayı bırakın, magazin işlerle yormayın kafanızı da takımınızla ilgilenin..<br />
Bakın ilgi bekliyor sizden takım..<br />
Hadi abicim, hadi..<br />
<br />
Geldiğimizde evde olun, işimiz var sizinle..<br />
<br />
<i><br />
</i><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgV3mNoCV6ITmhPBoi2_9Qgc-DBjTUUQBNO-XvKKwnd-6XZhaQDLFyVaRKQbMOwJOqIB3oVjowMhDTjcW5sUv9qfUfzI2-6o8neAo5Z8npDDXgrMlNbDvPu65h0edQ78IuaCRgU-mD5zfwu/s1600/olimpiyat+pankart%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgV3mNoCV6ITmhPBoi2_9Qgc-DBjTUUQBNO-XvKKwnd-6XZhaQDLFyVaRKQbMOwJOqIB3oVjowMhDTjcW5sUv9qfUfzI2-6o8neAo5Z8npDDXgrMlNbDvPu65h0edQ78IuaCRgU-mD5zfwu/s400/olimpiyat+pankart%25C4%25B1.jpg" width="400" /></a></div><i><br />
</i>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-65837224753568056202011-01-12T15:46:00.000-08:002011-01-12T15:52:02.767-08:00O Captain My Captain!<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpqIvJGGdajWmEHeBT9005HJ9RxZCegNT8heqMEkNQ0CXar-zM_SEG4WIPMk7xtH0BFy1SPfvzl2BeTGsoSpCveOj3fiAXm4DixCMgOuyHJ6vGPbBdHXW3mSSLWOVDF00tPnf_6yxfW3Tu/s1600/o-captain-my-captain.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br />
</a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpqIvJGGdajWmEHeBT9005HJ9RxZCegNT8heqMEkNQ0CXar-zM_SEG4WIPMk7xtH0BFy1SPfvzl2BeTGsoSpCveOj3fiAXm4DixCMgOuyHJ6vGPbBdHXW3mSSLWOVDF00tPnf_6yxfW3Tu/s1600/o-captain-my-captain.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><br />
</a></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgm13emy77Ey6AxtDuFnfDC24McdG0WfV2JUlq-DfzCSFKvr4oLi4Ty1F3xqd4vHFwMTz_KB1Uako3Tc2_zN7kcuwcWB42VmwaU7iUVZLgsxMdhR5Jt3t0zsyFhMmB4yVFSbb48AOQxOwPc/s1600/alex-de-souza-02.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="195" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgm13emy77Ey6AxtDuFnfDC24McdG0WfV2JUlq-DfzCSFKvr4oLi4Ty1F3xqd4vHFwMTz_KB1Uako3Tc2_zN7kcuwcWB42VmwaU7iUVZLgsxMdhR5Jt3t0zsyFhMmB4yVFSbb48AOQxOwPc/s320/alex-de-souza-02.jpg" width="320" /></a><i>"Genelde maçlara nasıl hazırlandığını sorarlar bana.. İnanın ki bunu çok iyi bilmiyorum.. Şunu söyleyebilirim ki; hemen hemen her maç öncesi sakız eksik olmaz ağzından ve stresli görünür hep.. Santra yuvarlağının önünde eğildiğinde ise şakak damarları şişmiştir artık ve o an.. Evet işte o anda maçı bitirmiştir kafasında.. Başka herhangi birşeye konsantre olması imkansıza yakındır.. O sahanın yeşiline doğru bıraktığı uzun bakışları, birazdan çarpışacağı rakibine neler yapacağını planladığından dolayı istemdışı gelişir.. Maç başlamadan, maçı yaşar o.."<br />
</i><br />
Bu yukarıdaki sözler, her Fenerbahçelinin ciğeri sızlamadan 'yenge' diye hitap edebildiği Coritiba kulüp başkanının kızı "<i><b>Daiane de Souza'</b></i>ya" aittir.. İkinci çocuğunu İstanbul'da dünyaya getirmeye karar vermiş ve Antonia isminde karar kılmışlar, fakat bizler Anadolu anlamına gelen "Anatolia" isminde hükmetmişiz mevzuya.. O kadar bizden ki bu insanlar, Alex hakkında futbolvari istatistiki bilgiler verip şu yukarıdaki cümleleri kırmak istemem.. Yoksa Daiane belki Edip Cansever'in hayali kadınlarındandır, kim bilir; "<i>mesela çok sevdiğin bir deniz bile yanımda / o deniz ki aramızda hiç kımıldamadan / erkeğini iyi tanıyan bir kadın gibi yorgun</i>"<br />
<br />
Noel ve çeşitli özel günlerde çil yavrusu gibi dağılan yabancı sporcuların aksine, hemen hemen tüm bu munhasır gecelerde İstanbul'daki evlerinde olmayı tercih eden bu güzel insanlar, bu güzel kaptan, bu güzel anne ve bu güzel baba, uzatılan mikrofona "<i>İstanbul'u ve Fenerbahçe'yi çok seviyoruz.. Henüz yönetim tarafından bir teklif gelmedi, sanırım düşünmüyorlar.. Fakat gitmek gibi bir planımız yok.. Ancak aksi bir durumda başka çaremiz de yok</i>" gibi içimizi çizen 'çaresiz' açıklamalar yapmışlardır..<br />
<br />
***<br />
<br />
Alex, sene sonu şampiyonluğuna göre kalmasında karar verilecek bir oyuncu değildir.. <br />
Özeldir, farkına varıp yaşatmamız gerekir.. Çıplak gözle yaşayan efsane seyrediyoruz..<br />
İki binli yıllarda başımıza gelmiş en güzel şeydir Alex..<br />
<i><b>Tut şu takımı ensesinden, yapman gerekeni yap!</b></i><br />
Ondan sonra başımızı eğip susmak yerine, kaldırıp dil çıkartırız hep birlikte..<br />
<br />
17 maç..<br />
<b>Herkes işini yapsın..</b><br />
En fazla tribündekiler.. En fazla..<br />
"Vira!" der, işimize bakarız biz de..<br />
<br />
Ama olur da..<br />
Ölü Ozanlar Derneği filmin en çarpıcı sahnesindeki gibi; okuldan ayrılan öğretmenleri Mr. Keating'in arkasından yaptıkları gibi hani.. Çıkarız tek tek masanın üstüne, yaşlı gözlerle bağırırız;<br />
<br />
<div style="text-align: center;"><span style="font-size: x-large;"><i><b>"o captain my captain!</b></i>"</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpqIvJGGdajWmEHeBT9005HJ9RxZCegNT8heqMEkNQ0CXar-zM_SEG4WIPMk7xtH0BFy1SPfvzl2BeTGsoSpCveOj3fiAXm4DixCMgOuyHJ6vGPbBdHXW3mSSLWOVDF00tPnf_6yxfW3Tu/s1600/o-captain-my-captain.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="168" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpqIvJGGdajWmEHeBT9005HJ9RxZCegNT8heqMEkNQ0CXar-zM_SEG4WIPMk7xtH0BFy1SPfvzl2BeTGsoSpCveOj3fiAXm4DixCMgOuyHJ6vGPbBdHXW3mSSLWOVDF00tPnf_6yxfW3Tu/s320/o-captain-my-captain.jpg" width="320" /></a></div><div style="text-align: right;"><br />
</div></div>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-9646238892386098182011-01-11T14:12:00.000-08:002011-01-11T14:12:26.146-08:00Kutup Yıldızı Çeşitlemeleri<b>I.</b><br />
biliyor musunuz, aslında<br />
her gece zamanda yolculuk yapıyorum ben<br />
baktığımda kutup yıldızına.<br />
hade siz de yapın bu yolculuğu bir gece<br />
kaldırın başınızı gökyüzüne<br />
ve kutup yıldızına bakın / yerini biliyorsanız <br />
[ne yazık... eğer bilmiyorsanız]<br />
gördüğünüz, 1.036 yıl öncesidir<br />
onun ışıkları bize ancak<br />
[yanlış hesaplamadıysam eğer]<br />
1.036 yılda gelir.<br />
<br />
<b>II.</b><br />
hesabım doğruysa eğer<br />
kutup yıldızı söndüğünde<br />
1.036 yıl sonra farkedebileceğiz ancak<br />
ayrıldığını aramızdan ve bu evrenden<br />
ve şaşırarak,<br />
“ aaaa... nereye gitti...” diye<br />
şaşırarak bakacağız<br />
ondan kalan koskoca boşluğa.<br />
<br />
<b>III.</b><br />
ya yarın ölüverirsek...<br />
aha!<br />
göremeyeceğiz, o koskoca boşluğu...<br />
<br />
ne çıkar...<br />
giden gitmiştir zaten<br />
kalanlara kalsın ışıltısı , öteki yıldızların.<br />
<br />
<b>IV.</b><br />
sustuğu zaman kutup yıldızı<br />
soğuyacak ellerin bilmem neden...<br />
kutuplar soğuk diye mi yalnız kalacak, soğumuş yürekler<br />
yoksa soğuduğu için mi yürekler, yalnız kalacak kutuplar<br />
sana kalsın yanıtı<br />
yanıtsızdır bildim bileli zaten<br />
denizcilerin dostu kutup yıldızı .<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWbE-KNndginsIa_dA-mc4AkcznVUQO0-dVLuT0AtO2gCFdWTxcarTP3GyGT12Z9c3fx3vq3ENesgEHEr_cKeYdjMp3xaGLnH40_qkGZBSZq7xSHw3Dl6FRa5BmPsEDxg_nCbUrl7CS1Pa/s1600/kutup+y%25C4%25B1ld%25C4%25B1z%25C4%25B1.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="141" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWbE-KNndginsIa_dA-mc4AkcznVUQO0-dVLuT0AtO2gCFdWTxcarTP3GyGT12Z9c3fx3vq3ENesgEHEr_cKeYdjMp3xaGLnH40_qkGZBSZq7xSHw3Dl6FRa5BmPsEDxg_nCbUrl7CS1Pa/s200/kutup+y%25C4%25B1ld%25C4%25B1z%25C4%25B1.jpeg" width="200" /></a><i>8’ ocak’ 11</i><br />
<i><span style="font-size: large;"><b>Ahmet Giritli</b></span></i><br />
<br />
<i style="background-color: white; color: #999999;">*Bir Ceviz Ağacı olamadım Gülhane Parkında. Olan ustam, olmuştu zaten ve ben epeyce gecikmiştim her açıdan. Ben de Kutup Yıldızı olmayı seçtim, Gülhane Parkının üstündeki gökkubbede, Ustamın hoşgörüsüne sığınarak ve haddim değilken...</i>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-52370153407849859172011-01-10T08:51:00.000-08:002011-01-10T09:02:23.843-08:00Potansiyel Gergin Manyaklar..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigi3JxYKrgaCV3kTWfw0Wk8aChTsjYDUr5INVnyIa6nFTdpAK-EiTtCvZ87uWW5ql4laSYFBQLXCgIiPqIU7ovJvCplSZU9JXXXwpxYxU9_YdVcppqHUIZatxVW9MD_MlrrBq3Yi1a76NV/s1600/alex+dil.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="137" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigi3JxYKrgaCV3kTWfw0Wk8aChTsjYDUr5INVnyIa6nFTdpAK-EiTtCvZ87uWW5ql4laSYFBQLXCgIiPqIU7ovJvCplSZU9JXXXwpxYxU9_YdVcppqHUIZatxVW9MD_MlrrBq3Yi1a76NV/s200/alex+dil.jpg" width="200" /></a></div>Güzel insan ciğerim Neyzen Tevfik demiş ki vaktinde; "b<i>izim millet çok gariptir / ibne dersin kızar da / s.kersin aldırmaz</i>" diye.. Bu sosyolojik gariplikten yola çıkarak hep karşılaştığımız birşeydir "ne bakıyorsun lan" cümlesinden 30 kişilik mahalle kavgaları.. Sebepsizdir.. Trafikte yaşananlara girmiyorum bile.. Örneğin Deli Yürek dizisini seyrettikten sonra ortaokul öğrencileri babalarının ceketlerini sırtına takıp mahalle turu yapıyolardı zamanında, sonra ortalık toz duman..<br />
<br />
Şimdi yurttaşım zaten '<i>potansiyel gergin</i>' bildiğimiz gibi..<br />
Etrafta bir dolu manyak var üstelik..<br />
Çeşitli yollarla, çeşitli '<i>manyakları</i>' muntazaman dürtmek neden?<br />
Ne diye aklımızda olmayanı aklımıza sokuyoruz ki?<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhk_1jlpGGs9GAEht8UcgsD944YQhi-3HbJDjvCTg1k67cSbV1nenoNQgq2ZV-5dcs97zUIR77caCtHk6ZGLKte1US010nPsIdp1STCaHPXaRlLk3wwXVZxsBVhbdFswTU895h8ubSEC7o/s1600/sadri+%25C5%259Fener.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="100" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhk_1jlpGGs9GAEht8UcgsD944YQhi-3HbJDjvCTg1k67cSbV1nenoNQgq2ZV-5dcs97zUIR77caCtHk6ZGLKte1US010nPsIdp1STCaHPXaRlLk3wwXVZxsBVhbdFswTU895h8ubSEC7o/s200/sadri+%25C5%259Fener.jpg" width="200" /></a></div>Şöyle ki efendim; ara dönem çalışmaları sırasında Trabzonspor başkanı Sadri Şener (<i>ki kendisini genel olarak takdir ederim</i>) bulunduğu otelin lobisinde <a href="http://spor.milliyet.com.tr/sadri-sener-i-soke-etti/spor/spordetay/09.01.2011/1337059/default.htm?ref=facebookmypage">şöyle</a> bir konuşma içerisine girmiş taraftarla.. <br />
<br />
<div style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><i>-başkanım bu sene şampiyon olalım, kaçırmayalım bu fırsatı..<br />
-herşey oluda, olacağız.. merak etme..</i></div><div style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><i>-bana düşen bir görev var mı başkanım?</i></div><div style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><i>-ne gibi?</i></div><div style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><i>-ne gerekiyorsa yapmaya hazırım başkanım.. alex'i indir de, indireyim.. başka bir futbolcuyu da indireyim!?</i></div><i style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;">-yok yok sen zahmet etme.. indirmeye gerek yok.. biz sahada puanları toplayarak gerekenleri yapıyoruz zaten</i>.<br />
<br />
Herhangi bir ülkedeki futbol kulübünün başkanı ile, taraftarının arasındaki konuşma.. Ve yine o ülkenin herhangi bir medya grubu, ilgili bu haberi "<i>taraftar sevgisi</i>" olarak lanse etmektedir.. Hiç kasmadan, zorlamadan 'manyak'lıkta son nokta olarak algılanabilir birşey bu..<br />
<br />
Neresinden tutarsam kanlar içinde elimde kalacak bir konu bu..<br />
Herkes tarafından takdir edilen Alex'in huzursuz olup performans problemi yaşama ihtimalini mi düşünelim..<br />
Bu konuşmayı Aziz Yıldırım ile herhangi bir Fenerbahçe taraftarı yaşasaydı tepkiler ne olacaktı senaryosunu mu düşünelim..<br />
Yoksa bu haberi '<i>başkan sevgisi</i>' olarak yayınlayan medya mensuplarının mı alnından öpelim..<br />
Ya da başkanlarının bu sözünü emir telakki edip uygulamaya dökmeye çalışacak birinden mi bahsedelim..<br />
<br />
Her fırsatta 'erdem'den bahseden Sadri Başkan; bir kısım bordo mavili taraftarların aklındaki bu Deli Yürek dizisini seyredip, babalarının ceketlerini sırtına takıp, bileklerine tespih takarak sokaklarda dolaşıp birbirleriyle kavga eden <u>yeni yetme düşüncesini kır, en azından uğraş, aradaki fark neyse ben öderim..</u><br />
<br />
Ayrıca indirme/kaldırma mevzularına hevesli olan vatandaşa Niang'kini tavsiye ediyorum.. Sürekli ereksiyon halinde dolaştığını duyduk, indirmek artık sana düşer gençoğlan..<br />
<br />
Hadi eyvallah..Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-9822127455566902232011-01-09T02:36:00.000-08:002011-01-09T02:36:05.742-08:00Para mı? Evet, Para ve Bir Öğretmen!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-5F3fZrSp7kIuNzi-AyU3LCoQ9kSeWtjmUKEgz_LXCXn3F5TwssYGeIK1SUGOEuGe2fxR8X8tNyZdOVgnCXfI1Ub7bEhhmm8Vc3aB6_17Jr7wC7OBS8XukSKXDjtYSegMCE4jFDX_iSAU/s1600/eski+mahalle.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="210" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-5F3fZrSp7kIuNzi-AyU3LCoQ9kSeWtjmUKEgz_LXCXn3F5TwssYGeIK1SUGOEuGe2fxR8X8tNyZdOVgnCXfI1Ub7bEhhmm8Vc3aB6_17Jr7wC7OBS8XukSKXDjtYSegMCE4jFDX_iSAU/s320/eski+mahalle.jpg" width="320" /></a></div><br />
Birgün bir delikanlı yaklaştı yanıma... “<i>baba</i>” dedi; “<i>söyle bana... nedir ahvali hayatın</i>”... “<i>nedir bu paraya karşı öfke... neden bu kadar öfkelisin paraya..</i>”<br />
<br />
Yerli Malı Haftalarını bilir misiniz... ben bilirim.<br />
<br />
1968-1969 yılları. Yerli Mal Haftaları’nın<b>(*)</b> en coşkulu kutlandığı yıllar. İlkokul bir ya da ikinci sınıf öğrencisiyim. Ama inanın, ne Yerli Mal Hafta’larının suçu var bu işte ne de babamın. Suç kimde siz karar verin.<br />
<br />
Şimdi bile hatırlamam, o zamanlar hangi tarihte kutlanırı o hafta. Ama hatırladığım şu ki “<i>yumruğu<br />
toros kayas</i>ı”, memur maaşlı ve maaşından başka şanı olmayan, babaların babası babam, bize Yerli Malı Haftaları’nda 'gazete kağıdından' yapılmış külahlara “<i>Çorum</i>” leblebisi, “<i>Karadeniz</i>” fındığı , ”<i>Antep</i>” fıstığı, “<i>Trakya</i>” ayçekirdeği doldururdu.<br />
<br />
Peki biz bundan hoşnut olur muyduk... Biz diyorsam, ablam ve ben. <br />
Asla... asla memnun olmaz ve itiraz ederdik.<br />
Neden mi.<br />
Basit.<br />
<br />
Anlatayım. Yerli Malı Haftası denen günün başlangıcı ya da ortasında sınıflardaki manzara şu<br />
olurdu... Pazarlarda asla satılmayan, sadece manavlarda satılan -o zamanlar sadece zenginlerin, ama şimdi bir çok kişinin alışveriş ettiği manavlardan- portakal ve muzların satın alındığı sofralar kurulurdu ilkokul öğrencilerinin sınıflarında.<br />
<br />
Şimdilerde bu yazıyı okuyan genç arkadaşlarımın, bu muz ve portakalı düşleyemeyeceğini biliyorum. Çünkü artık bunun dışında bir biçim var. Örneğin şimdi muz ya da o <i>'kocaman</i>' portakalları almak için 'çok para' gerekmiyor, nüfusun büyük bölümü için. O zaman, şöyle bir not koyalım... 1960’lı yıllarda muz ya da “<i>washington</i>” -tercihen vaşington- portakal alabilmek için '<i>zengin</i>' olmak gerekirdi.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFFBEWoIeOVppsGQ4F61VvNkx-f-hcy1FVgw1kAMH7Qz5c4CQElR_N40Kpn2Y3wSgo1cjUE8UF1_zZtyARFVBXca1BHPbOQs-YsPTiIVtRkWzjAUGQ7pRPa3CGXIn8A5w-ubV537ncYel5/s1600/yerli+mal%25C4%25B1+meyve.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="126" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFFBEWoIeOVppsGQ4F61VvNkx-f-hcy1FVgw1kAMH7Qz5c4CQElR_N40Kpn2Y3wSgo1cjUE8UF1_zZtyARFVBXca1BHPbOQs-YsPTiIVtRkWzjAUGQ7pRPa3CGXIn8A5w-ubV537ncYel5/s200/yerli+mal%25C4%25B1+meyve.png" width="200" /></a>Bugün için şaşırtıcı olsa da o günlerde böyleydi.<br />
Manzaraya devam. <br />
O zamanların sevgili öğretmenleri, <i>“Yerli Malı Haftası”</i> sanki sadece bu muzlardan ya da vaşington portakallarından ibaretmiş gibi o meyvaları süslü masalara dizer, onlar getiren öğrenci ve velilerle birlikte o masaların başına dizilirler, aslında şimdilerde çok anlamlı olduğunu daha fazla anladığım günleri, “<i>Yerli Malı<br />
kullanmayı</i>” özendirmesi gereken günleri, böyle bir tavırla ziyan ederlerdi.<br />
<br />
Elbet, bizim gazete kağıtlarından külahlarımızın içindeki <i>'Çorum'</i> leblebileri hiç açılmazdı.<br />
<br />
Akşam olurdu ve eve dönerdik. Tahmin edersiniz... o aşağılanmış, gazete kağıdına sarılmakla, çocuk gözümde daha da değersiz görünen leblebi, fındık ve ayçekirdeklerini, hiç açamamış olmanın hüznünü aşağılanmışlıklarıma ekleyerek geri getirirdim eve... ve ben babama... ve <i>“o koca adama”</i> gazete kağıdından yapılmış külahları göstererek serzenişte bulunduğumda, canım babam bana şu gerekçeyi sunardı, ben çocuk aklımla kabul etmesem de... “o<i>ğlum... eğer yerli malıysa, yerli malı bunlar... onlar yerli malı değil ki.</i>..”<br />
<br />
Ben anlar mıyım sanırsınız... elbet o çocuk yaşta anlamam... babamı suçlardım. Çünkü ben <b>'öteki'</b>ydim, muzlar ve vaşington portakallar arasında.<br />
<br />
Şimdi anlıyorum. O zamanlar haklı olan babamdı...<br />
Ama hala ben de bir konuda haklıyım.<br />
<br />
Haklı olan babamın, çaresiz açıklamalarını ancak şimdi anladığım için, parayı hiç sevmiyorum... hala sevmiyorum.... sevmeyeceğim.<br />
<br />
Peki ne yapmalıyım şimdi, bir öğretmen olarak...<br />
Biliyorum...<br />
<br />
<b>Kendini '<i>öteki</i>' gibi hissettirmemeliyim öğrencilerimi... hem de hiçbir noktada...</b><br />
<br />
<u><i><br />
</i></u><i style="font-family: "Courier New",Courier,monospace;"><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif; font-size: large;"><b>Ahmet Giritli</b></span></i><br />
<i></i><br />
<i><br />
<b>(*) </b><span style="color: #999999;">Yerli Malı Haftası, 12-18 Aralık tarihleri arasında Türkiye'de tüm okullarda kutlanan özel haftadır. Resmi ismiyle “Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası” olarak kutlanmaktadır. Hedefi, yerli (**) tüketiminin artmasıdır. Bu hafta süresince tutumlu olmanın, yatırım yapmanın ve yerli malı kullanmanın önemi anlatılır. İnsanların parasını , malın eşyaların , zamanın ve sağlığın gerektirdiği gibi korumak ve kullanmasına tutumlu olmak denir. Okullarda yapılan etkinliklerle tüm gençleri yerli malına teşvik eder II. Dünya Savaşı sonrası oluşan ekonomik darboğazın ardından yabancı ülkelere para akışının önünün kesilmesi ve toplumsal tutum bilincinin oluşmaı amaçlanmıştır. 1946 yılından itibaren Yerli Malı Haftası olarak kutlanmaktadır. 1983 yılında adı Tutum, yatırım ve Türk malları haftası olarak değiştirilmiştir.</span><br style="color: #999999;" /><br style="color: #999999;" /><span style="color: #999999;">Türkiye, Cumhuriyet döneminde yeni savaştan çıkmış bir ülke idi. Ellerinde bir şeyleri kalmayan halk yoksulluk içerisinde yaşıyordu. Atatürk, 1923 yılında korunması, yerli mallar üretilmesi ve kullanılmasını kararlaştırıldı . Dönemin başbakanı İsmet İnönü 12 Aralık 1929 tarihinde T.B.M.M.’de bir konuşma yaptı. Konuşmasında ulusal ekonomi, yerli maı ve tutumlu olma konularını anlattı.</span><br style="color: #999999;" /><span style="color: #999999;">Okullarda 12 – 18 Aralık tarihleri arasında kutlanan bu haftada tutum, yatırım ve Türk malları hakkında bilgi verilir, şiirler okunur, konuşmalar yapılır, skeçler ve oyunlar oynanır. </span><br />
[kaynak vikipedia.org]</i>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-91377052334703017122011-01-08T08:02:00.000-08:002011-01-09T00:57:19.935-08:00Mesut Özil’e Mektup ya da “si amigos!”<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzlBTDxVCyzDHEib5m-7KnTepIAj-yF-KnZfYIqYJFS3dDd8v0cF33sXP1oc_0FBZYLj0wtZRoo2bQpCsy2mQnrZzwtlRr9K7-eETC043GhMo57MML7V7ywxLNW9Tcl7a7H8YTA01kjl73/s1600/mesutson.Jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="175" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzlBTDxVCyzDHEib5m-7KnTepIAj-yF-KnZfYIqYJFS3dDd8v0cF33sXP1oc_0FBZYLj0wtZRoo2bQpCsy2mQnrZzwtlRr9K7-eETC043GhMo57MML7V7ywxLNW9Tcl7a7H8YTA01kjl73/s400/mesutson.Jpeg" width="400" /></a></div><div style="text-align: center;"><i>1960’larda acı vatan Alamanya’ya göç ederken <b>DÇM</b> “Dövize<br />
Çevrilebilir Mevduat” olarak görülen ve sadece “yurda” döviz<br />
gönderip, geri bırakılmış bir ülkenin döviz deposu olarak görülen<br />
bir neslin, terkedilmiş vatan toprağı evlatlarının, canım Anadolu<br />
insanının kaderini acımasız bir iktisadi araç olarak gördükten<br />
sonra, 2. 3. kuşaktan çocuklarının bu kez <b>MTKGÇ</b> -Milli Takıma<br />
Kazandırılması Gereken Çocukları- olarak görülüp</i></div><div style="text-align: center;"><i><u>bir tercih nedeniyle</u></i></div><div style="text-align: center;"><i>ıslaklanmasına gönlü elvermeyen bir dinozorun serzenişidir...</i></div><br />
<br />
<div style="text-align: left;"><span style="font-size: large;">susar bir gece güneş...<br />
zamanlardan,<br />
karanlık bir zaman.<br />
susar,<br />
futbol denen bir oynuna öfkelenerek<br />
ve<br />
-kesinlikle- acı acı susar...<br />
<br />
<i>“ay doğar, bedir bedir”</i> <b>(*)</b><br />
acı vatan alamanya'nın<br />
unutulan bir yeniyetmesinde...<br />
<br />
kim koşuşturacak güneşi bir daha<br />
kırk yıl sonra<br />
yeniyetmeler ve babalar adına<br />
<br />
ve doğuşundan utanmaması için<br />
<br />
kim hüzünlenecek ayın “<i>bedir bedir</i>” doğuşuna...<br />
<br />
yalansa, yalan -deyin-<br />
biz süpürmedik mi o acı vatan caddelerini...<br />
kıvranırken vatan 1970 - 80’lerde<br />
DÇM’lerin banka hesabına...<br />
söyleyin<br />
kim vardı mesut’un babasının süpürgesinde<br />
süpürürken acı vatan caddelerini<br />
<br />
bugün ıslıklayanların geçmişinden?<br />
söyleyeyim...<br />
hiç kimse!<br />
ama<br />
rüya bir bahar gelince bir gün<br />
<br />
barnebau’nun yeşil çimlerinde<br />
bulundu suçlu<br />
milli takım tercihlerinde...<br />
<br />
alamanya acı vatan evet...<br />
ama<br />
<br />
bir topun peşinden ağlamaksa vatan<br />
<br />
ağlamanın sebebi ilan edilmek de<br />
ıslıklanmak da yalan.<br />
“<i>si amigos</i>”<br />
ya-lan!</span><i style="color: #999999;"><b><span style="color: black;"> </span></b></i></div><div style="text-align: center;"><br />
</div><div style="text-align: left;"><i style="color: #999999;"><b><span style="color: black;">(*) </span></b>Ruhi Su; “Almanya Acı Vatan”</i></div><div style="text-align: center;"><i><span style="font-size: large;"><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;">Ahmet Giritli</span></span></i><br />
<i>12’ 10’ 2010</i></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWCeUaHAPu8D6pOHRTKGKyIp9EPlKnp5SwMgpCJNtM40Vp6xKnaKfLl9LwHO0jQrpvv4KOEMcts7oJNKAXmN8KuZK4T78gvGeY9vBnU4h046ozv5hWNwBnGhXpOPQNRaAcMDAZZ1Bgzi89/s1600/mesut_ozil.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWCeUaHAPu8D6pOHRTKGKyIp9EPlKnp5SwMgpCJNtM40Vp6xKnaKfLl9LwHO0jQrpvv4KOEMcts7oJNKAXmN8KuZK4T78gvGeY9vBnU4h046ozv5hWNwBnGhXpOPQNRaAcMDAZZ1Bgzi89/s1600/mesut_ozil.jpg" /></a></div>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-10785323318358337822011-01-03T02:04:00.000-08:002011-01-03T02:15:18.314-08:004. Koğuşta Yatan Mahkumu Tanıyorum!<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtezvK_2fpXo5yCONJR0to0oroeZHJJRvvTQo0DWWKZ94WCJK9yiRn9oJGWzwUTC97yIHr_H1cE8aFGfgb_-1Bba0rvJWi1hyphenhyphenh35Q6u-9oiHLF9aA9KZeIRiqGo3tyCWfImrSbOjohEZNt/s1600/ulucanlar.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="135" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtezvK_2fpXo5yCONJR0to0oroeZHJJRvvTQo0DWWKZ94WCJK9yiRn9oJGWzwUTC97yIHr_H1cE8aFGfgb_-1Bba0rvJWi1hyphenhyphenh35Q6u-9oiHLF9aA9KZeIRiqGo3tyCWfImrSbOjohEZNt/s200/ulucanlar.jpg" width="200" /></a><br />
Yılmaz Özdil'in<a href="http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/16664002.asp"> 3 Ocak tarihli yazısı</a>, az önce okuyabildim.. Sizlerde okuyun..<br />
Ben tanıyorum 4. Koğuşta yatmış olan Fenerbahçeliyi..<br />
<br />
<br />
<a href="http://soldanatak.blogspot.com/2010/04/soyleyin-ona-darlmasn.html">**Cemil!**</a>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4908834416888601908.post-10511078676852094012011-01-02T11:01:00.000-08:002011-01-02T11:01:40.657-08:00Büyük Ada'nın Delikanlısı!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiffyx60qRKwq5DGDjWGsno8_pyy2M6BX6Lwie_Grd1wrENYGioW9lUGU1wy1L-wMkPb_FZCmxK9N1-wmVqJeEg0QVIuHrJjPRw9k8y4bLHMaSeAxf75oslAgjTsa-Gbf6tD1B0Uy6Otjv-/s1600/lefter2ad.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiffyx60qRKwq5DGDjWGsno8_pyy2M6BX6Lwie_Grd1wrENYGioW9lUGU1wy1L-wMkPb_FZCmxK9N1-wmVqJeEg0QVIuHrJjPRw9k8y4bLHMaSeAxf75oslAgjTsa-Gbf6tD1B0Uy6Otjv-/s400/lefter2ad.jpg" width="400" /></a></div><br />
Gitmeden önce tablo, poster benzeri birşeyler yaptıralım dedik.. Kararlaştırdığımız gün içerisinde izinli olduğum için bana düştü hastane odasına asmak için yapılacak hediye tablo işi.. Ortak bir kararla Büyük Ada ziyaretine gittiğimizde açılan O'na istinaden açılan bir pankart ve o pankartı tutan güzel insanlar topluluğunun bir fotoğrafı.. Zaman bol olduğu için tembelliğe vurdum işi, haftaiçi bir gün olduğundan insanlar işten çıkıp gelecekler tabi.. Ben de buluşmadan 2 saat önce çıksam yeter diye düşündüm.. Kadıköy Yazıcıoğlu'nda büyük bir Ozalit'e uğradım önce, tıpkı banka gibi işliyor.. Vize dönemi herhalde, çözemedim tam mevzuyu, içersi öğrenci kaynıyor.. Banka dememin sebebi sıra numarası filan alıyorsun, bekledikten sonra senin numaran yanarsa -ki ne kadar sürer bilinmez- işini halledip paşa paşa gidiyorsun.. Halbuki benim damardan muhabbete girecek bir adama ihtiyacım var, onlar beni makineye yönlendirdiler.. Olmaz öyle.. Sıra numarası aldım yine de, ne olur ne olmaz hesabı.. Çıktım dışarı sigara içmeye.. <br />
<br />
Ateş isteyen elemana sordum, var mıdır buralarda yakın bir ozalit diye.. Hemen paralel sokakta olduğunu söyledi, hafiften indim ben de o paralele doğru.. Aynı ayarda bir dükkan, fakat az önceki kadar yoğun değil.. Buyrun diyen adama istem dışı elimi uzattım ki ilk selamlaşmadan sonra o damardan muhabbete gireyim istedim.. Önce meramımı teknik olmayan bir dille "<i>usta bir fotoğraf var, onu çıkartıp çerçeveye koymamız gerek, burada halledebilir miyiz</i>" diye sordum, "<i>tabi yaparız</i>" gibi kestirip atan bir cevap aldım haliyle.. Biri boynumda, diğeri elimde olan iki atkı dikkatini çekti konuştuğum personelin, "<i>hangi takımlısın</i>" diye sordum ki bu benim planladığım sohbetin bir parçası, az önceki dükkanda yapamazdım, makine cevap veremezdi galiba.. Fenerbahçe der demez "<i>hocam bak, Vamos Bien'i bilir misin</i>" diye sordum ikinci cümleyi planlayamadan, '<i>bilmez miyim, biliyorum abi</i>' dedi de rahatladım.. <i>"Hehh işte, Vamos'tan bir kaç arkadaşımla usta Lefter'i ziyarete gideceğiz şimdi, senden çıkartmanı istediğim o fotoğraf onunla alakalı, göreceksin zaten.. Nasıl bir çerçeve yaparız şimdi, bir göstersene.. Hastane odasında kalacak, bak senin yaptığın iş sonuçta, sana da güzel anı olur</i>" diyerek inceden akmaya devam ediyorum.. "<i>O zaman güzel birşey yapmak gerek kardeşim, bi dakka</i>" dedi ve uzaklaştı, sanırım dükkan sahibinin yanına gitti.. Duvarda arkadan ışıklandırılmış, kalın kağıtlı ama tablo gibi duran, çerçevesiz ama oldukça pahalı gibi duran bir örneği göstereren "<i>bundan yapalım mı</i>" dedi, ben de coşmuştum artık, "<i>yapalım</i>" dedim, onlar fiyat konuşurken darlandım, bir sigara molası daha.. 90-100 liraya kadar patlar diye düşünürken hesap makinesinde 68 rakamını gördüm, dükkan sahibi kendi kendine konuşarak ordan kesti burdan kesti, son rakamı görmedim ama şunu duydum "<i>hiç almasak çocuğa ayıp olur</i>" dedi fısıldayarak ve bana dönerek kararlı bir ses tonuyla "<i>15 lira delikanlı</i>" dedi <i>"ama babanın ellerinden öpün bizler içinde</i>!" diye bitirerek.. <br />
<br />
Müthiş gurur duydum adamla, 'güzel Fenerbahçeli' sıfatına erişmiş.. Aldığı 15 liranın nereye gittiğini de sonradan anladık yanıma gelen <a href="http://daimitribuntitresimi.blogspot.com/">Sezgin</a>'le; çerçevesini (kasnak) bize hemen teslim edebilmek için başka bir yere yaptırdı ve muhtemelen onun maliyeti.. O kadar güzel bir adamdı.. Son derece mahçup ve gururlu bir şekilde içten teşekkürlerimizi sunup ayrıldık.. Elimizde koca poşetle metrobüse bindik, toplandık hastanenin önünde.. <br />
<br />
8 kişi kadardık ve Lefter'in torunu arkadaşımız Özlem'in bizi karşılamasıyla içeri girdik.. Tabi asansörden çıkmadan önce ciğerim <a href="http://karaderyalardabirfenersin.blogspot.com/">Kerim</a>'in "<i>kurumsallığın gözünü seveyim, otel gibi hastene lan</i>" gibi bir cümlesi kıkırdamamıza sebep oldu.. Yukarı çıkarken durumun pek farkında değildik, ya da hissettirmiyorduk ama, titremeye başlamıştık artık.. Çocuk gibiydik hepimiz, odaya girmeden "<i>hastanedeyiz, sessiz olalım, gözgöze gelirsek güleriz, aman ha</i>" gibi uyarılarla kata ulaştık nihayet ve indik asansörden.. İndiğimiz anda sanki başka bir dünyadaymışız gibi, odaya vardık, Lefter'in güzel yüzlü eşinin elini öptük, yorgunluk vardı gözlerinde.. Kızı ve torunu Özlem.. Üçü de yanıbaşındaydı babamızın.. Önce biraz onlarla sohbet ettik, ama aklımız içerde.. Camın arkasından görüyoruz, e farkındayız herkes orayı kesiyor gözucuyla.. Baba televizyon izliyor, galiba haberler vardı.. Sonra Özlem içeri girip "<i>dede arkadaşlar seni görmeye geldiler, hani Ada'ya da geliyorlar ya hep</i>" diye kısa bir hatırlatmadan sonra "gelsinler tabi" diyerek desturu verdi ve girdik içeri.. O halsizlikle bile hafiften doğrulmaya çalışması bile çizdi içimizi.. Elinden öptük.. Çöktük hemen yanıbaşına, bir güzel süzdü bizi.. Kerim çok uzun boylu olduğu için "maşallah hepiniz cıva gibi delikanlısınız" dedi ve "sağlam durun çocuklar, yenilmeyin tamam mı" dedi, sonra televizyonda Fb Tv açık olduğunu farkederek, U17 maçındaki kahpeliğe üzüldüğünü farzettik.. Haberleri dinlemiş belli ki baba.. Ve bizlere diyordu ki "<i>sağlığınıza dikkat edin, hiç yenilmeyin, hep dik durun</i>" ağzımız açık dinliyorduk, keşke onu yormak gibi bir kaygımız olmasa da sabaha kadar dinlesek..<br />
<br />
Haluk abi güzel bir cümleyle "<i>baba iyi görünüyorsun, Ada'ya geçtiğinde oraya geliri</i>z" dedi, zaten hemen başucunda Büyük Ada'nın fotoğrafı vardı.. Reşit abi ise "<i>Ada'ya geldiğimizde balıkları bu sefer biz yaparız baba</i>" dedi, güldü biraz, tebessüm etti.. Evren, Lefter'in elini öperken kendi babasının balıkçı teknesinden bahsetti kısaca, "<i>Şevket'in oğluyum ben</i>" dedi, Lefter ise "<i>sen oğlu musun onun, ben çok severim Şevket'i, çok selamımı söyle olur mu</i>" dedi, hepimiz derin bir nefes aldık içimiz titrerken..<br />
<br />
Sonra biraz daha durduk, yüzüne baktık uzun uzun.. Çok yormak istemediğimizden ayrılalım, çıkalım dedik.. Ada'da görüşeceğimize dair sözleştik, eşine kızına ve torunu Özlem'e teşekkürlerimizi sunarak ayrıldık..<br />
<br />
Gözgöze gelemiyorduk hala.. O başka dünyadan çıkmış garip mahluklar gibiydik.. Asansörde benim yanlış tuşa basmamla yine eski havamızı yakaladık tabi.. Zemindir diye düşünerek Z harfine bastım ve eksi bilmemkaçıncı kata inmişiz, meğerse Lobi'nin "L"sine basılacakmış.. Tam inecekken Kerim'in "<i>bak burası işte, ışıl ışıl görmüyor musun, sermaye burda dönüyor abi, bildiğin lobi işte</i>" demesi kendimize getirdi bizi..<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEzqmbPrdtMFXsq_ox3-QIQqMZnSSFY4mDYrBKyMth7WK35DuaStJYQ4TsihcZNBUkTgJh_7oKPSCXQSGXG4zQQ3SRmMJ9LPR58V8RvfhhKpB84Q_67LtvYtMIdMaZ4xQN2iUR77nsf1Ot/s1600/lefter3123.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEzqmbPrdtMFXsq_ox3-QIQqMZnSSFY4mDYrBKyMth7WK35DuaStJYQ4TsihcZNBUkTgJh_7oKPSCXQSGXG4zQQ3SRmMJ9LPR58V8RvfhhKpB84Q_67LtvYtMIdMaZ4xQN2iUR77nsf1Ot/s320/lefter3123.jpg" width="320" /></a>Sonra..<br />
Sonrası iyilik sağlık..<br />
Lefter iyi, merak etmeyin.. Gerçekten iyi, laf olsun diye yazmıyorum..<br />
Biraz sinirliymiş, haftaya taburcu edilmesi planlanıyor, Ada'ya geçecek çıktığında ve eminim ki Ada'ya gittiğinde zıpkın gibi ayakta olacak.. Sinirli dedim, bazen serumlardan sıkılabiliyor haliyle, fakat sarı-lacivert bilekliği hep sol bileğinde..<br />
<br />
Hikayenin başında bahsettiğim biri boynumda, diğeri elimde olan atkıların ikisi de Lefter'deydi bir ara.. Birini boynuna takmak istedi, diğerini koltuğunun başına koyduk.. Üzerinde kendi resmi olan Lefter atkısı onda kaldı kendi isteğiyle, üzerine "t<i>ribünler bağırdı binlerce kere / ver Leftere, yaz deftere / bitti kalem, doldu defter / bu alemde kral Lefter</i>" yazıyordu.. "<i>Kara Deryalarda Bir Fenersin</i>" yazan Vamos Bien atkısını ise eliyle geri verdi.. Duracaktı kalbim..<br />
<br />
Buraya kadar okudunuz, sağolun dostlar, ince detaylarla belki sıkmış olabilirim.. Unutmayın öğütlerini! "Dik durun, yenilmeyin, sağlam olun gençler" diyordu, çıkmasın aklınızdan..<br />
Fakat herşeyden öte tek cümle benim için çok şeye bedel;<br />
<br />
Lefter'in elini öptüm, tamam ama, ben babanın sol ayağına dokundum!<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJMxDFyeAvFKXmEz3HeXhv16HBN1nD5hqAo2U3RHNo_WfjX6EH3oeOHgjB8bQc9QTUk4aMny9FAxRn3up8uOzxoBTMsYpJaX7nvprY0RbFD5WiyqTXCVvl1Qjqpj-nMS866OUKHy1CjaBe/s1600/lefter1asda.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJMxDFyeAvFKXmEz3HeXhv16HBN1nD5hqAo2U3RHNo_WfjX6EH3oeOHgjB8bQc9QTUk4aMny9FAxRn3up8uOzxoBTMsYpJaX7nvprY0RbFD5WiyqTXCVvl1Qjqpj-nMS866OUKHy1CjaBe/s320/lefter1asda.jpg" width="320" /></a></div>Soldan Atakhttp://www.blogger.com/profile/13138395162379160123noreply@blogger.com2