29 Nisan 2013

BİR HAYALİN DEVAMI - UÇAK GELDİĞİNDE..


2008'in Şubat'ında hayal ürünü olan bir yazının günümüze yansıması, belki yaklaşmıştır gerçekler, hayalime.. 





Haddinden fazla can sıkıcı bir Pazartesi bitmek üzere fakat ben mesai süresi bitmeden atıyorum kendimi dışarı.. Havalimanından çıkmak için 3 km yol gitmem gerek‚ kargo terminali yani benim ofisim biraz geride kalıyor.. Sıkılmış bir vaziyette Dış Hatların önüne geliyorum ve tam pist´e göz gezdirirken radyoda Gipsy Kings´den Tu Quieres Volver çalmaya başlıyor.. Gözüm apronda duran tarifeli bir yolcu uçağına takılıyor.. 

Yorgunluk var çok; birden kulağıma inanılmaz bir uğultu‚ bağırış sesleri geliyor.. Şaşırıyorum haliyle; etrafıma bakınıyorum.. Müthiş rahatsız edici‚ gözlerimi alamıyorum o uçaktan ama.. Tam o sırada yolcu kapıları açılıyor ve alımlı bir hostes beliriyor.. Yüzünde tatlı bir tebessüm var. "Belli" diyorum kendi kendime; " o da bizden!".. Lacivert takım elbisesi içinde yavaş yavaş iniyor merdivenleri büyük kalabalığa bakarken. "Bende oradaydım! Fenerbahçe´yi getiren uçağın içinde bende vardım" diyecek torunlarına belki yıllar sonra.. "Oradaydım‚ bende oradaydım!" 

Daha sonra yönetim üyeleri kapıda görünüyor. Fenerbahçemize harcadığı yılların vermiş olduğu yorgunluk yok bu defa yüzlerinde. Son derece mutlu‚ yüzünde farklı bir tebessüm var hepsinin, haşarı bir çocuk edasında.. Uçağın ilk merdivenine adımını attığı anda kızılca kıyamet kopuyor işte! Meşaleler‚ davullar‚ marşlar‚ omuz omuza yapanlar.. Ortalık karışıyor! Aziz Yıldırım taraftarlara şöyle bir göz gezdirerek çok basit bir tebessüm atıyor ortaya.. Bu tebessümün anlamını sadece Fenerbahçeliler bilebilir.. Ona kızanlar da, her daim yanında olanlar da.. Ne kızanlar, ne her daim yanında olanlar haksız; herkesin istediği bir Fenerbahçe var ve her taraftar, her birey bunun için çizgisini bozabiliyor. Başarılmış bir tebessümün anlattığı hikayeyi, sadece Fenerbahçeliler bilir..

Yorgun ama dimdik ayakta yöneticilerimiz iniyor uçaktan‚ herkesi selamlıyorlar.. Şekip Mosturoğlu bir taraftar grubunun içine giriyor "Sarıı‚ Laciveet‚ Şampiyoon‚ Feneer".. Şekip Bey ağlıyor! Çocuk gibi‚ ´etraftan ne derler’ kaygısı taşımadan‚ adam gibi ağlıyor.. Yaşlı bir Fenerbahçe taraftarın yanına gittiğini görüyorum "Ağla evlat! Gereğini yaptınız.. Bunca kişinin yüzünün gülmesinde emeği olanlarsınız.. Allah razı olsun! Bu kadar insanın mutlu etmek kolay değil‚ ağla! Ağla koçum, ağla sen!" gözlerinin içine bakarak dinlediği ihtiyardan bu sözleri işitince daha bir coşkulu ağlıyor Murat Bey‚ hem hıçkararak ağlıyor‚ hem gülümsüyor! 


Daha sonra Ali Koç iniyor aşağıya ve mikrofonlar geliyor hemen önüne ´belki bir iki polemik olacak laf eder´ kaygısıyla uzatılmış mikrofonlardan.. Ali Başkan sanılanın aksine "Konuşmak gereksiz. Biz Fenerbahçeyiz" diyor kısa ve net bir şekilde.. Medya mensuplarının yüzü buruşuyor birden.. Ali Başkan ağlıyor iki adım atıp, yalnız..

Çoşkulu kalabalık "Alemin Kralı Geliyoor" marşı eşliğinde futbolcuları bekliyor havalimanında.. Sabırsızlanıyorlar artık.. 

Tam o esnada kapıda Aykut Hoca görünüyor kapıda.. ´Alemin kralı geliyor´ tezahüratından sonra ilk görünen kişinin Aykut Hoca olması benim için ayrı bir sevinç nedenidir.. O da ne? Aykut Hoca mikrofonsuz birşeyler söylemek istiyor sanki‚ kalabalığa ´sus´ işareti yapıyor.. Herkes yanındaki " şişştt bi dakka sus" diyor.. Müthiş uğultu biraz olsun dinginleşiyor.. Çıt yok! Tek elini kaldırıyor Hoca‚ yüzünde şirin bir gülücük.. Haylazlık yapacak, belli, tam bir ergen çocuk gibi; "Maaazzindee biiir tariih tataaarr" diye bağırıyor, en önde olanlar ve duyanlar "Yaşaaaa Fenerbahççeeee" diye devam ediyor taraftarlar‚ gür bir sesle.. Bu koro eşliğinde merdivenlerden iniyor koşarak Aykut Hoca‚ aynı çocuksu çoşku ile.. Gönlümüzün "en büyüğünü" resmiyette de "en büyük" yapmanın hazzı var yüzündeki gülümsemede.. Saçları artık kırlaşmış iyice, Fenerbahçe’ye adanmış hayatların en güzel örneği o..

Teknik ekip görünüyor daha sonra.. Zoru başarmanın‚ o inanılmaz yükün omuzlarından atmanın rahatlığı ile daha dik yürüyorlar sanki.. Hepsi de çocuk gibi mutlu.. Hasan Çetinkaya merdivenlerden koşarak iniyor ve Aykut Hoca’ya sarılıyor.. O anı görmeniz lazım.. 

Daha sonra herkesin beklediği an işte.. Futbolcular kapıda beliriyor tek tek.. Üzerlerinde çubuklular var hepsinin.. 

Volkan geliyor kapının eşiğine‚ bir adım atıyor‚ kalabalıktan daha fazla ses çıkıyor sonra.. Marşlar‚ uğultular.. Hakkı var ama.. Bu yükün en fazla hırpaladığı isimlerin başında geliyor Volkan, Volkan’ımız.. Kartalspor’da oynarken idmana Fenerbahçe eşortmanlarıyla gittiği için defalarca ceza alan Volkan.. Hepimizin yüreğine indirecek o sözler, çıkarttığı şutlar.. Tekrarlarını seyrettiğimde bile kalbim hızlı atıyor.. İkinci kaptanımız‚ herkesi‚ aynı o bildiğimiz tebessümü ile karşılıyor.. Çok sakin görünüyor.. Aşağı inince görün bir de siz onu! 

Emre görünüyor sonra, sadece uçak kapısından başını çıkartıp kalabalığa bakıyor.. Emre ağlamış, belli.. Volkan “gel gel” işareti yapıyor.. Emre başını uzatmış gülmeye çalışırken arkadan Mehmet Topuz itiyor onu. Gökhan Gönül, Baroni ve Stoch var arkalarında hemen, birden çıkıyor çocuklar. Bu yüreği büyük ancak heybesi küçük adamların boyu kadar kupa çıkıyor oradan.. Ardından Kuyt, Sow, Mert, Bekir.. Hava akşamüstü, lacivert olmak üzere akşam, kupa parlıyor, bir ucunda sarı, diğerinde lacivert kurdele.. Hepsi mi güzel görünür!  

Daha sonra Volkan’a doğru koşuyor hepsi ve diğer futbolcular da uçak önünde fazla duraksamadan aşağıya koşuyor! Hatta Stoch bir ara sendeler gibi oluyor da Hasan Ali tutuyor kolundan‚ bakıp gülmsüyorlar birbirlerine.. Daha sonra aşağıda sevinç yumağı oluşuyor! Bütün taraftarlar ağlıyor be! Olamaz böyle bir görüntü..

Kuyt.. 
Cümleler yetmiyor ki halini aktarayım.. 
Mikrofona söylediği söz yeter‚ gerisini anlatmak istemiyorum; 
Bu gibi başarılara ilk defa imza atmıyorum, fakat bu en anlamlısı! Teşekkürler Fenerbahçe taraftarı! 

Kupaya bakıyor herkes.. 
Kulakları tırmalayan çığlıklar‚ uğultular yok artık.. Adamı deli eden bir sessizlik var! 

Sadece görüntü kalıyor gözümün önünde‚ ses yok! 
Adeta bir klip edasındaydı‚ kupa‚ futbolcular‚ yönetim‚ Aykut Hoca‚ Volkan‚ Sow‚ hepsi! 

Daha sonra dinlediğim o şarkı bitiyor.. Kendime geliyorum ve güvenlik görevlisi arabamın camını tıklatıyor "burada bekleme yapamazsınız!".. 

Büyük bir şok yaşıyorum‚ başım dönüyor gibi.. 
Telefon çalıyor o sırada‚ Ersin abi arıyor; 

-Giray´ım naber‚ nerdesin? 
-Havalimanındayım abi‚ sen? 
-Geliyorum oraya birazdan‚ rakı içelim, konuşuruz.. 
-Olur abi‚ anlatacaklarım var zaten..
 

Bu uçak inecek! 
Ve ben de diyeceğim ki torunuma‚ genç nesile; "evlat"‚ belki bir defa yutkunduktan sonra "ben de oradaydım!"