Geçtiğimiz pazar günü oynanan Beşiktaş-Bursaspor maçından önce klasik tabirle ''istenmeyen olaylar''ın meydana geldiğine tanık olduk. Bu iki kulüp taraftarı arasında uzun yıllara yayılan husumet futbol dünyasında bilinen bir gerçeklikti. İki takım arasında gerçekleşen müsabakalara rakip taraftar alınmamasına yönelik uygulamaya uzun bir süre sonra son verildi fakat olayların yaşanmasına mani olunamadı. Yaşananların hemen ertesinde medya, TFF ve emniyet teşkilatı gibi kurumlar ağızbirliği etmişcesine gündeme 5149 sayılı ''sporda şiddet yasası''nı soktular. Bu süreçte, deplasman taraftarının maçlara alınmasının yasaklanmasından, emniyetin taraftar üzerinde uyguladığı şiddet dozunun arttırılmasına kadar uzanan pek çok tuhaf önlemin tartışılıyor olmasını şaşkınlıkla izliyoruz. Yaşanan şiddet eylemlerini ve başvurulan ırkçı nitelikteki kışkırtmaları tasvip etmemiz mümkün değildir; fakat bununla birlikte bu olayların yaşanacağını çocukların bile öngörebildiği bir ortamda şunu sormak istiyoruz:
Emniyet kuvvetleri gerekli gördüğü durumlarda yol, meydan, köprü demeden her yeri kapatır, hesap vermeksizin her türlü önlemi alma gücünü kendinde görürken bu iki taraftar grubu nasıl olmuş da yanyana getirilmiştir? Olayların yaşanmasına neden olan başlıca etken çatışmayı önleyecek güvenlik uygulamalarına başvurulmamış olmasıdır. Alınmamış bu önlemlerden kastımız taraftara daha sert yaptırımlar getirilmesi değildir kesinlikle. Şiddet şiddeti doğurur. Önlem, adı üzerinde, olayların önüne henüz gerçekleşmeden geçmektir. İki tarafın karşı karşıya gelmiş olması öncelikli olarak güvenlik uygulamalarında yaşanan zaaftan kaynaklanmıştır.
Medya ve TFF hemen bu olayların gelişim sürecinde kendi oynadıkları rolün üzerini örtmeye girişmiş ve askıda tutulan yasa taslağına sarılmıştır. Konuşulanlar bize geçmişteki ‘Okullar olmadan Milli Eğitimi kolay yönetme’ mantığını anımsatmaktadır. Yasakçı bir zihniyetin ürünü olan talepler, bir taraftarın en doğal hakkı olan takımının maçını stadta seyretmesinden, tribünlere takımını destekleyen pankartları asmasına kadar pek çok şeye karışmak ve engellemek istemektedir. Beşiktaş - Bursaspor maçından bir gün önce protesto yapmak isteyen öğrenciler üzerinde uygulanmış olan akıldışı şiddetin futbol taraftarlarına da uygulanması yönündeki talepler medyamızın samimiyetini ve sahip olduğu düşünce yapısını göstermesi açısından önemlidir. Şiddet ne taraftara ne de sokakta demokratik hakkını kullanana uygulanmalıdır.
Henüz taslak halinde bulunan Sporda Şiddet Yasası en hafif tabirle taraftarı ve tribün kültürünü yok sayan, eksiklerle dolu, baskıcı bir yasadır. Bu yasa ile pek çok kuruma taraftarı yargılama gücü tanınırken biz taraftarlara söz söyleme ve savunma yapma hakkı bile tanınmamaktadır. Tekrar etmekte fayda var, yaşanan olaylar vahimdir ve tasvip edilemez. Ama herkes biliyor ki, olanlar önlenemez değildi. Şiddete başvuranlar kadar bunun zeminini hazırlayanlar da suça ortaktır.
Süreç gün be gün taraftarlık değerlerini endüstriyelleşmeye endeksleyerek tribün emekçilerini sahanın dışına atmaya doğru evrilmektedir.
Vamos Bien
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder