16 Aralık 2010

Okur Yorumu

Giray Bey merhabalar,
Benim adım Tufan, Ankara'da müfettiş olarak olarak görev yapıyorum Farklı bir sitedeki yazınızı okudum.. Tek kelimeyle muhteşem, Basri abinin bende yeri ayrıdır, çünkü benim doğum günüm olan 17 eylül 1979'tan tam 20 sene sonra aynı gün vefat etmiştir.. Ve bu değerlere sahip çıkarak böyle güzel yazılar kaleme alan sizlere bizzat teşekkür etmek istedim.. Endüstriyel futbol zırvalamasının acımasız dişlileri içinde gerçek Fenerbahçeliliğin ne demek olduğunu unutturmak isteyen populist düzene başkaldırınızı yürekten alkışlıyorum.. Fenerbahçelilik bir yürek sızlamasıdır, bir hüzündür, kaybedilen değerler kuşağında.. Bir başkaldırıdır haksızlıklar karşısında.. Yağan yağmurun, karın altında ayak uçlarını hissetmeden, donarak maç izlemektir.. Güneşin altında bütün gün kavrularak maçın başlamasını bekmelek, kokoreç kokuları arasında yeşil sahada süzülen çubukuluları görmek için sabırsızlanmak.. Eminönü'nden kalkan vapurda formalı ve kaşkollu birilerini gördükçe, tanıdık bir gülümseme ile selamlaşmaktır tanımadık yolcularla..
 
Ben de Ankaragücü maçını, üstelik de Ankaragüçlülerin arasında, Fenerbahçemize yapılan hakaretlerin kulak çarpmaları arasında izledim.. Ruh ikizi "takımdaşları" ve "taraftardaşlarını" bulmanın manasız mutluluğu ve saçma sapan gururu içinde, laciverte kaçan mavileri, solmuş sarıları, kirlenmiş beyazları ve koyuluğu bozlaşmış yeşilleri arasında kopuk bir taraftarlığın temsilcilerine güzel bir ders vermesini bekliyordum Fenerbahçemizin... Her Fenerbahçe maçında ellerini avuşturarak "yolacak kaz" bekleyen onur-sus yöneticlere, kutsal(!) ittifakçılara, temiz-lig(k)çilere.. Küfürbazlara, goygoyculara, işbilmezlere, büyüklük nedir bilmezlere; bir büyüklük, bir efendilik dersi vermesini bekliyordum Fenerbehçemizden.. Öyle ki o tribünün yarısı da benim gibi bekliyordu, bir gol atsa de Fenerimiz, içimizden haykırsak, sessizce.. İşte buradayız diye.. Ki bu durum karşı takım(cıklar)ın gol attığı zaman tribünün çoğunun sevinmemesinden anlaşılıyordu.. Ama olmadı.. Olsun.. Siz yazdınız ya Basri abiyi.. Yazdınız ya "iyi gidenler"i.. O soğuğa sadece bu renkler için katlanan; normal insanların değil, sadece "çubuklu" delilerinin anlayacağı bir frekansta aşklarını yaşayan tüm kardeşlerimin donan ellerinden öptüm ya.. 19 Mayıs stadının üstünden yağan karın Basri Dirmlilerin ruhunu taşıyan yürek savaşçılarının saflığını ve cesaretini gösterdiğini anladım ya.. 
Ayak parmaklarımın ucu başuna donmamış, değmiş.. Şanlı sarı, onurlu lacivert, efsane çubuklu destanı devam ediyormuş, değmiş.. Yenmeye, yenilmeye değil, Basrilere, Lefterlere, Sporellere gönül kaptıranlar hala varmış, yaşıyorlarmış, değmiş.. Sadece gökte değil, yerde de nefes alıyormuş bunlar, değmiş.. İşte biz buradayız diye haykırabiliyorum şimdi, değmiş.. Kadıköy sahilinde çay içerek çubuklularını görmek için sabırsızlanan herkese selamlar..
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize sağlık..
Yürek var vuruşmaya, soluk var harcanmaya, canlar var verilmeye; Fenerbahçe'ye..
 
-Tufan-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder