"Sokaklar bizimdir kardeşim.. Yapamıyorum başka türlü, yapamayız biz.. Sokağı seviyorum ben, rüzgâr esecek ama!" demişti bir gün..
Kişisel kurtuluşunu tam anlamıyla gerçekleştiremese bile bunun uğruna fedakarlıklar yapan birisidir bu sözü söyleyen.. Yine aynı isim "fotoğraf çekmeye başladım, rahat hissediyorum kendimi" ile başlayan amatör macerasına şu sıralar Okan ve Yeditepe Üniversitesi öğrencilerine eğitim vererek devam ediyor.. Tanıdığımız, bildiğimiz markalardan katalog ve reklam çekimleri için teklif geliyor..
Aklı hala sokaklarda.. Belki tüm sorumluluklarını alsak üzerinden, desek ki "git bak dalgana", makina çantasını aldığı gibi çıkacak sokaklara, adaya, sahile.. Belki Galata Köprüsünde yaşadığı bir duruma tekrar şahit olacak..
Her fotoğraf sanatçısının sağlam modelidir aslında Galata balıkçıları.. Kestirmiş birisini gözüne.. "İzin alıp mı çeksem", "çaktırmadan yakalasam mı" ikileminde kalarak başlamışlar sohbet etmeye.. Köprünün altında tuttuğu balıkları köprünün üstünde hemen satıyormuş usta.. Terör olaylarından kaçıp gelmiş İstanbul'a, yüzlercesi gibi.. 7 çocuk babası.. Ustanın yaşı gelmiş artık, halâ olta sallamak derdinde.. Bu kısa sohbetin bünyeye nakşettirdiği samimiyetinden doğan bir soru sormuş fotoğrafçı; "Hocam, sen en son ne zaman balık yedin?"
Biraz sessizliğin ardından; -ki bu sessizlik biraz can sıkıcıdır, çokça "terslenecek miyim" endişesi barındırır- cevap gelir; "kardeşim ben burda yedim ama çocuklar, çok uzun oldu"..
Durumu biraz toparlamak ister bizimki, Levrek'in fiyatını sorar.. Hemen paket yapmasını ister.. Parasını uzatır ve;
-Hocam, kalsın bu, çocuklara hediyem olsun nacizane..
-Olmaz (parasını geri uzatarak, kararlı)
-Israr ediyorum.. Hem bu karşılıksız değil ki, ben sizin fotoğrafınızı çektim..
-....
***
Galata Köprüsünden geçtiğimde gözlerim bu balıkçıyı arayacaktır.. Üç beş Çupra almak gerek.. Balıkları rakıya meze niyetine öldürürken, kadeh havaya kalktığında adını bilmediğimiz balıkçının şerefine içiyor olacağız.. Belki Hasan abi de gelir.. Gelir.. Çağırırsam gelir.. Hele sokaktaysak..
Hikayenin fotoğrafçısı, yüreğimin güzel abisi Hasan Tay'a sevgilerimle..
Böyle bir kitap buldu Selim :
Kara kara yazılar
beyaz kâat üstünde.
Büyücek bir el kadar
kırk yapraklı bir kitap..
Gelirken dünyaya kanla, ateşle,
çağırdılar yedi kat yerin altından
mezarlarını kazacak olanları...»
Selim kapattı kitabı.
Bu kırkıncı yapraktır.
Anladığını anlatmayan alçaktır..
-Nazım Hikmet-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder