14 Mayıs 2010

Kutsa Bizi Ulu 'KDBF'



2007 yılında öğrendiğim fakat mensuplarıyla 2010'da tanıştığım güzel insanlar topluluğu Vamos Bien'in şu meşhur "Kara Deryalarda Bir Fenersin" atkısının bünyemde yarattığı etkinin kısa bir özetidir aslında aşağıda anlatacaklarım;

Öncelikle grup içerisinden daha önce kimseyle tanışmadığımı belirtmem gerek.. Antu.com'da yazdığım yazılardan bilenler vardı beni, keza benim de aynı şekilde anımsadığım birileri.. Zamanında işsizliğinde vermiş olduğu manik depresif ruh hali ile birlikte yoğun sempati duyduğum Vamos Bien'le artık tanışma vakti geldi diye düşündüm.. Forumu kurcalarken 25 Şubat 2010'da Kadıköy'de oynanacak olan Lille maçının pankart organizasyonu hakkında bir knu okudum.. Hani şu "may the force be with you" mevzusu..

Kimseyi tanımadan, etmeden, hafif çekinerekten, bade süzerekten gittim sabahın kör vaktinde.. Yaklaşık 10 kişi kadar vardı ilk etapta.. Haliyle merak ediyorum forumda yazıştığım insanları.. Fakat 2-3 saat geçtikten sonra anladım ki o 10 kişiden Vamos Bien'li olan sadece ben varmışım.. Grup CK ve Unifeb'li arkadaşlarımızla ortak yürütülen bir çalışmaydı bu ve kimseyi tanımamamdan ötürü böyle bir durumla karşılaşmıştım, hemde ilk gün..

Boya, fırça, bez gibi objelerin arasında hafif çekingen edayla yoğunlaşmış pozisyonda işimi yaparken arada ayağa kalkıp, hafif basit bir gülümsemeyle "memnun oldum, Giray bende" cümlesinin akabinde yere eğilip fırça sallamaya devam ediyordum..

3 gün süren çalışmanın sonunda gereksiz çekingenliği üstümden atmama ve 'kaynaşma' dediğimiz o tırı vırı dalgasına yoğunlaşmaya başlamıştık ki "ulan neden benim polarım ve atkım yok, acaba satılıyor mu, sorsam ayıp olur mu" vs. gibi sorular takıldı aklıma.. Çünkü herkes o kadar güzel gözüküyordu ki, ördeklerin içinde karga gibi duruyordum.. Bu konuda pek fazla ses çıkarmama kararı aldım kendi kendime..

25 Şubat 2010, Fenerbahçe-Lille maçı, Kadıköy, Okul Açık, C blok eşrafı..
Maç öncesinde pankart açma organizasyonları konuşulurken birisi beni çağırdı, sesin ne taraftan geldiğini tam çözemedim, bakınırken sağa sola yüzüme bir atkı fırlatıldı.. Yere düşmesin diye tutarken atkıyı, poşetini yere atan Haluk abiyi gördüm.. "o senin" dedi gülerek..

Talep edilmeden verilmişti.. Güzeldi..
Racona uygun şekilde taktım atkıyı..
1-1 bitti maç, elendik..

O maç, benim bu atkı boynumdayken gördüğüm en son "yediğimiz gol"dü.. Yani atkı boynumdayken henüz gol yemedik.. Kara Deryalarda Bir Fenersin iyi gelmişti bana/bize..

Ve Ali Sami Yen deplasmanı..
Maçtan bir gün öncesinde daha önce şahit olmadığımız bir 'bildiri' okuduk resmi siteden.. Mecidiyeköy'e giderken atkı, kar maskesi vs. gibi "rakip takım taraftarını tahrik eden olgular" yasakmış.. Atkı takanlar görüldüğünde çevrilecekmiş.. Nerede görülmüştür ki taraftarın boynundaki atkı, rakip takım seyircisini tahrik etsin?

Haberi okuduğum gün yazdım Vamos Bien'e, yönetime ve federasyona istinaden; "atkımı boynumdan çıkaramazsınız" diye.. Tüm gruplarca alınan ortak kararda da "atkılarınızla gelin" bildirisi geçildi şifaen..

Gittik Sami Yen'e, her sene yaşanılan sıkıntıları tekrar yaşadık..
Seremoni sırasında hemen herkes esas duruşta veya serbest duruş modu parmaklarıyla 6 işareti yaparken, ben açtım atkımı ve görenler, bilmeyenler okusun dedim "KARA DERYALARDA BİR FENERSİN" yazısını..

Seremoni bitti, ben bir süre daha tuttum öyle havada..
Maç bitti, klasik galibiyet..
Sabah beni uyandıran mesaj; "Giray maçın tüm fotoğraflarında bu atkı var, kabak gibi gözüküyorsun vallahi, ama isyan gibi olmuş, hani atkı yasaktı ya, bi tek sende var gibi"
Bir tek bizde var,
Kara Deryalarda Bir Fenersin işte..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder